HELLOOOO. BİRAZ GEÇ OLDU. AMA OLDU. GELDİM. BÖLÜM YAZDIM. BİLİYORSUNUZ. DERSLERİM BAŞLADI. YİNE DE ELİMDEN GELDİĞİNCE YAZIYORUM. BENİ 30K'NIN ÜSTÜNE ÇIKARMIŞSINIZ. HEPİNİZE ÇOK ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. UMARIM DAHA DA BÜYÜRÜZ. ŞİMDİ. BÖLÜM ELLERİNİZDEN ÖPER. SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. BÖLÜM BEN DE. VOTE VE YORUMLAR SİZDE.
HEPİNİZİ SEVİYORUM. MUAHHHH <3
Yağız son birkaç işi olduğunu söyledi ve odadan gitti. Ben ise kucağımdaki Gece'yle oynuyordum. Onu hoplatıyordum, zıplatıyordum, sallıyordum. Küçük beyimiz çok eğleniyordu.
Minik tosunum çok hızlı büyüyordu ama ben bunu hiç istemiyordum. Bu zamanda kalalım ve hiç gitmeyelim istiyordum.
"Anne ham yapsın mı seni?" dedim. "Anne ham yapsın mı seni? Gel anneye aşkım. Gel bakalım," dedim ve yanaklarını öptüm. Bu hareketim hoşuma giden Gece'nin güldüğünü fark ettim.
İşte o an benim için durdu. Her şey ve herkes durdu. Gece'nin ilk gülümsemesi... benim kucağımdaydı. Bana gülmüştü. Minik yavrum, annesine gülmüştü.
"Sen bana güldün mü?" dedim ve ona sarıldım. Anne olmak, çok güzel bir duyguydu. Dünyada ki en güzel duygulardan biriydi sanki. Hatta durun! Dünya üzerinde ki en güzel duyguydu anne olmak.
İçeri Yağız'ın girmesiyle gülerek ona döndüm. O da güldü ve bize doğru gelmeye başladı. "Bu mutluluğunuzun sebebi nedir acaba?" dediğinde hızla ona doğru gittim ve sarıldım. Oğlum, tek kolumum yardımıyla aramızda duruyordu.
"Güldü. Bana güldü. İlk kez güldü," dediğimde heyecanla geri çekilip oğlumuza baktı. Yine gülüyordu. "Tanrım! Gülüyor..." dedi o da gülerek. Başımı salladım.
"Gece'nin birinci ayı ve o ilk kez bugün mü güldü?" dediğinde bir anda şaşırdım. Birinci ay mı? Gerçekten tam o kadar mı olmuştu?
"Gerçekten tam bir ay mı oldu?" dedim şaşkınlıkla. Başını salladı. "22 Şubat, oğlumuzun doğum günü. Bugün ise 22 Mart. Yani evet tam otuz gün değil. Ama baktığımızda bir ay gibi görünüyor."
Vay be! Ben bile bu kadar takip edemiyordum. Yağız mükemmel bir baba olmuştu. Gerçekten ama gerçekten mükemmel bir baba olmuştu. Aylar önce beni tam bu noktada aşağılayan ve bebeği aldırmamı söyleyen adamla bu adam arasında dağlar kadar büyük bir fark vardı.
Baba olmak istemediğini söylemişti. Ama mükemmel bir baba olmuştu. Değerimizin olmadığını söylemişti. Ama peşimizden koşmuştu. Aile olmayacağımızı söylemişti. Aile olmuştuk...
"Çıkalım mı?" dedi bana bakarak. Kafamı salladım. Kollarını bana doğru uzattığında Gece'yi kucağına verdim.
"Bak Gece. Burası senin ilerdeki iş yerin. Tabii ki ne istersen o işi yapacaksın. Ama yine de buranın başına da geçmen gerekecek," diye konuşuyordu onunla. Bu hali beni gülümsetiyordu. Soğuk patron. Oğluna ve bana gelince gülümsüyordu.
"Kanguru'yu burada bırak istersen," dediğinde kafamı sallayıp kanguruyu belimden çözdüm ve odanın ortasındaki koltuğa bıraktım. Yağız'ın peşinden gittiğimde bir kolunda Gece'yi tutarken, diğer kolunu belime dolamıştı. Bu biraz beni rahatsız etse de Yağız'la bizi birlikte sanıyorlardı. Elini itsem saçma olabilirdi.
Önce asansöre bindik beraber, bakışlar eşliğinde. Sonra aynı bakışlar eşliğine yürüdük ve şirketten çıktık. Yağız Gece'yi omzuna yaslamıştı. Yukarda bana ve Gece'ye gülen adam, tekrardan o soğuk kişiliğine bürünmüştü. Belki de bu yüzden kimse inanmıyordu Yağız'ın kendi isteğiyle geldiğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE İKİMİZ
RomanceBirbirine benzeyen iki insanın bir geceyi paylaşması sonucu olan olaylar... Yalnız bir anne ve pişman bir baba. Yağız ve Dolunay sarhoşluğun verdiği cesaretle bir geceyi paylaştı. Birbirlerine karıştıkları o gecenin sonucunu ise kimse tahmin edemed...