I Won't Let You Go ✓SVSSS [ғᴀɴғɪᴄᴛɪᴏɴ]

Bölüm 8: Sistem Gerçekten Bozuldu

Keyifli okumalar diliyorum.^^

------------

"Salatalık Kardeş, müsaitsen girebilir miyim?"

Shen Qingqiu kapının dışından ona seslenildiğini duyduğunda, yüzünü aceleyle yastıktan çekip yataktan hızla fırlamış ve masasına geri oturmaya giderken, "Girebilirsin." demişti. Güzelce kendine çeki düzen verip boynundaki kumaşı kontrol etmiş ve yüz ifadesini düz bir hale getirmişti. Yelpazesini ilgisizce sallayarak kendini serinletiyordu.

Shang Qinghua yüzünde genişçe bir gülümsemeyle, dostça bir hava yayarak içeri girdi. Rahat bir hareketle Shen Qingqiu'nun karşısına oturup tebessümünü genişleterek, "Salatalık Kardeş, hangi dağda kurt öldü? Sen buraların yolunu bilir miydin? Hahahaha." diye onunla dalga geçti. Shen Qingqiu'nun gözlerini devirerek, ölümcül bir aura yayan yüz ifadesini görmesi üzerine, kıkırdayarak sahte bir şekilde öksürüp boğazını temizledi. "Seni burada görme onurunu hangi kutlu sebebe borçluyuz, Salatalık Kardeş'im?" Diye sordu kollarını göğsünde birleştirerek.

"Orada kimse yok mu?" Diye seslendi Shen Qingqiu kapıya doğru. Sonrasında çok geçmeden bir mürit kapıyı açıp, "Evet, Shifu?" diye karşılık vermeden önce, ellerini birleştirip saygı gösterdi. "Buraya iki fincan çay getir, yanında biraz taze atıştırmalıklar da olsun," dedi Shen Qingqiu, ve bunun üzerine mürit başını sallayıp oradan ayrıldı. Shen Qingqiu tekrar gözlerini Shang Qinghua'ya çevirdiğinde, irislerinin meraklı bir şekilde inceleyerek, boynundaki kumaşa takılı olduğunu fark etti. "Sakın sorma." Diye onu uyardı bıkkın bir şekilde.

Shang Qinghua, Shen Qingqiu'nun sıkıntıyla şakaklarına masaj yaptığını görünce ellerini havada salladı ve, "Tamam, tamam. Sormuyorum. Diğer soruma cevap ver evvela." demişti. Böylece Shen Qingqiu derince bir nefes alarak göğsünü şişirmiş ve sıkıntıyla vermişti. "Buraya gelme amacım seninle görüşmekti," diye söze başladı. Lakin bunu duyunca Shang Qinghua gözlerini kocaman açarak genişçe gülümsedi, "Ah! Ben de seni çok özledim, canım Kardeşim!" diyerek sandalyesinden fırlamış ve Shen Qingqiu'ya doğru fiilen pır pır uçarak sıkıca sarılmıştı ona. "Ne kadar düşüncelisin, burada sıkıntıdan canım çıkıyordu!"

Neredeyse nefes alamayacak noktaya gelen Shen Qingqiu, onun sırtına pat pat vurdu nahoş bir şekilde. "Kim seni özlemiş? Yavaş ol, kemiklerimi kırmak mı istiyorsun?" Diyerek Shang Qinghua'yı kendinden uzaklaştırdı. "Ne zamandan beri bu denli güçlendin?" Diye kinayeli bir şekilde sorarak ona takıldı. Shang Qinghua dudaklarını bükerek yerine geçip tekrar rahat bir şekilde oturduğunda, bir mürit kapıyı tıklayarak içeri girmiş ve masanın üzerine zarif bir tepside çay ile yiyecekler getirmişti. "Başka bir arzunuz olursa," diyerek iki Tepe Lordu'na da saygılarını sunup dışarı çıktı. Shang Qinghua uzanıp bir kurabiyeyi kemirirken, Shen Qingqiu'ya söylendi. "Ben güçlenmedim, Salatalık Kardeşim, sen zayıfladın kanımca. Luo-ge sana iyi bakmıyor mu?"

Shen Qingqiu sinirle gözlerini kapatarak dişlerini gıcırdattı. "Bana o veletten bahsetme. Uçak Kardeş, izin verirsen bir şey anlatmaya çalışıyorum. Konuyu değiştirip durma, ya da başka bir şey söyleyerek araya girme. Tamam mı?" Bunun üzerine Shang Qinghua elindekini kemirmeye devam ederken, "Peki, peki! Anlatmaya başla." demişti homurdanarak.

Shen Qingqiu derince bir iç çekerek tekrar anlatmaya başladı. "Bugünlerde Sistem aptalca eylemlerde bulunmaya başladı. Şu anda güncelleme yapıyor, fakat bunun için ortada bir gerekçe yoktu. Keyfine göre güncelleme yapıyor, üstelik puanlarımı da adice siliyor." Bir anlığına duraksadıktan sonra devam etti. "...Senin Sistem'inde de aynı sorunlar var mı?"

Shang Qinghua başını kendinden emin bir ifadeyle sallayarak, "Hayır, benim Sistem'im gayet iyi çalışıyor." dedi.

"Sahi mi? ...O halde sorun sadece benim Sistem'imde anlaşılan." Dedi Shen Qingqiu, yelpazesini kapatıp yanağına dayamıştı düşünceli bir şekilde. "Neden benimkinde böyle bir sıkıntı meydana geldi? Sende neden aynı şey olmuyor? Ahh, Tanrı beni bu Sistem'le sınıyor resmen!"