3. DAKİKA

17 3 0
                                    

“Kaçışın ilk durağı Balıkesir kardeşim.”

“Orada ne yapacağız lan?”diye sordu Ali arabayı çalıştırıp yola koyulurken. “Aramalar iyice sıklaşmadan bir çıkalım da kardeşim buradan, orasını orada düşünürüz.”dedi Bulut yorgunluktan iyici koltuğa sinen Deniz'e bakarak.

Deniz artık kendini bırakmıştı. Uçurumdan sallanacak olsa da, düşecek olsa da yorulmuştu. Kendini yine her zaman ki gibi bu üç adama bırakmıştı. Kaybedecek ya da sonu olacak bir şey yoktu artık. Daha fazla dibe gidemezdi, gidecek olsa da bu üç adam onu yukarı çekerlerdi. Biliyordu.

Karşıya geçmek için vapur sırasına girdiler. Yavaş yavaş vapura doğru ilerlediler ve en sonunda yanaştılar. Bulutve Ağca arabadan dışarı çıktı deniz havası almak için. Ali ve Deniz arka koltukta uyuya kalmışlardı. Üst katında oturacak bir yer buldular ve denize karşı oturdular. Oturdukları yerden şehrin ışıkları hiç sönmeyecek gibi duruyordu. Şehrin ışıkları zaten hiç sönmüyordu, sen kendi içinde söndürmezsen tabi eğer.

“Şehir uzaktan çok güzel durmuyor mu?”diye sordu Ağca. Elini rüzgarın yönüne uzattı ve bir süre gözlerini kapattı. Bulut'tan cevap gelmeyince gözlerini açtı. Ona doğru döndü. Bulut ilerlerken vapurun arkasından bıraktığı köpüğe bakıyordu. “Sence?”diye sordu hala ondan bir cevap alamazken. Bulut sırtını yasladı ardından ona döndü.

“Bu pırıltısı ile göz alan şehrin caddelerinde ben hayallerimi astım kardeşim.”dedi. Ağca durdu. Bulut'un yandan profilini izledi. Dostunun acısına ortak olmadığını hatırladıkça mahvoluyordu.

Kendini suçlu hissetmeli miydi? Bulut sevilmeyi son derece hak eden biriydi. Ve Deniz'e aşık olmuştu. Zaten insanlar da sürekli aynı şeyi yapmazlar mıydı? Hep imkansızı peşinden koşarlardı. Bulut da imkansızın peşinden koşmuştu belki de.

Deniz'in şuan yanında oturan adamı nasıl sevdiğini bildiği halde sevmemiş miydi onu? Sevmişti. Ama nerde ve nasıl durması gerektiğini bilen bir insandı Bulut. Hiçbir zaman ikinci çocuk moduna sokmamıştı kendini. Deniz'i de böyle bir tercihe sokamazdı zaten. Onun neler hissedeceğini bilirdi, anlardı. Seven insanın da anlaması lazımdı zaten karşındakinin ne hissedeceğini. Onun için Bulut hep kendini geri planda tutmuştu.

Bulut tüm şehrin ışıklarını söndürmüştü kendi için. Artık sönük, loş bir ışık bile kabul etmedi. Parıltısı ile herkesin gözünü kamaştıran bu şehrin her caddesin de hayallerini astı. Her sokağa bir acısını bıraktı. Her parkta çocukluğundan bir anı bıraktı. Deniz'i bırakamadı belki ama bazı şeylerin peşini bıraktı.

“Kendini suçlamayı kes Ağca.”dedi Bulut, Ağca’nın omzuna vurarak. Ağca sesli mi bir şeyler söyledim diye düşünse de bir şey demediğinden emindi. Bulut gülümsedi. Ağca’nın bacağına elini koydu "Bizi bu şehrin insanları bu hale getirdi. Bizim hayatımız da buymuş, haydi!" dedi ve ayağa kalktı. İkisi de son rüzgara karşı durdular.

Bu sefer Bulut'ta kapadı gözlerini. Kendini rüzgara bırakmak için değil de gözyaşlarını gizlemek için.

CENNETİN ÇOCUKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin