Deniz evi dolaştıktan sonra arka bahçeye çıktı. Tamamen doğa ile iç içe olan bu ev bir nebze olsun soyutlamıştı onu gerçek hayattan. En azından şimdilik.“Güzel yer.”diyerek Ağca geldi yanına. Deniz kafa salladı. “Özür dilerim.”dedi Ağca bir iki adım daha öne geçerek.
Neden herkes özür diliyordu bugün birbirinden? Özür dilediklerinde 10 yıldır yaşadıkları her şey silinecek miydi? Eski hallerine geri döneceklermiş gibi özür diliyorlardı birbirlerinin. Hepsi bunu farkında olsa da yapacakları başka bir şey olmadığını da biliyorlardı. “Özlem’in böyle bir şey yapacağını hiç düşünmezdim.”dedi Ağca.
Deniz arkasından “Hiçbir şeyi düşünemedin ki zaten hiçbir zaman hem de.”diye söyledi. Ağca arkasına döndü. “Ne?”diye sordu. Denkz uzaklara bakarak “Yok bir şey.”dedi. Ağca kabarmıştı. Deniz'in dediği şey dokunmuştu biraz. “Deniz nasıl anlamamı bekliyordun?”diye sordu sitem ederek. Deniz bir şey demedi. “Bir şey de.”
“Ne dememi bekliyorsun?” Daha ne kadar bir şeyleri içinde tutabilirdi ki Deniz? Zaten yeteri kadar lafı yutmuşken bu zamana kadar bundan sonra söyleyeceklerini yutmayacaktı. Her şey sarpa sarmışken belki de hiçbiri için çıkış yolu yokken öyle yapmak en büyük aptallık olabilirdi de. “Ağca 10 sene tamam mı? Tam 10 sene.”dedi Deniz, Ağca’ya yaklaşırken. Ali ve Bulut sesi duyduklarında ikinci katın balkonuna çıkmışlardı ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ali aşağı ineceği sırada Bulut onun kolundan tutmuştu. Balkon demirlerini sımsıkı sıkarak onları izliyordu. İpin ucunu o da bırakmıştı çünkü artık.
“Hiçbir şey söylemedin bana Deniz.”dedi gözlerini onun gözlerine dikerken. Deniz kahkaha attı. “Gözlerinin içine baktım ben. Tamam bir şey söylemedim ama ben senin gözlerinin içine baktım. Anlamanı bekledim. Hani dostum diyordun ya anlarsın sandım.” Ardından sesinin tonunu biraz indirirken “Gerçi anlasan ne fark edecekti ki.”dedi.
Ağca iyice yaklaştı Deniz'e. “Ben sana söyleyeyim ne fark edeceğini. Ben her şeyin farkına varacaktım. Hislerimin, sana karşı boş olmadığımın farkına varacaktım. Bana bir ışık göstermiş olacaktın. Ben de içimde olanlardan haberdar olacaktım Deniz.”dedi Ağca.
“Eğer söyleseydin bir şeyler ben o nikah masasında evet diye bağırırken bu kadar parçalanmayacaktım. Bir ay boyunca kendi kendimi yemeyecektim. Hatta en önemlisi ne biliyor musun? Eğer sen bana bir şeyler söyleseydin Bulut şuan bu durumda olmayacaktı.”Balkonda olan Bulut dikildi. Ali bakışlarını ona çevirdi, bir şeyleri anlayacak kadar zekiydi. Bulut'un Deniz'i seveceği aklının ucundan bile geçmezdi belki de. Deniz, Bulut'un adını duyunca duraksadı.
“Ben senin kadar salak değilim Ağca.”diye bağırdı ardından. “Bulut'un tek bir bakışını bırak tek bir hareketinden bile anlayabilirim.” Ardından birkaç adım uzaklaşıp “Düşündüm de senin kadar salakmışım bende. Neden boşu boşuna umurunda bile olmadığım birini bu kadar sevdim ki?” Ağca bunda duraksadı.
Cidden böyle mi düşünüyordu Deniz? Bir an da kalbi avuçlarının içinde sıkılıyormuş gibi nefesi kesildi. “Senin kıyılarını elinden aldılar mı hiç Ağca?”diye sordu Deniz. Ağca bir şey demedi. Nefes alıp vermeye çalışırken sustu. Deniz biraz daha sakin ses tonu ile sorduğu soruyu yineledi. “Seni kıyılarını elinden aldılar mı hiç?”
“Benim aldılar Ağca. İlk annemi babamı aldılar. Annem babam benim teknemdi. Benim kıyıya ulaşmak için tek çaremdi. Sonra sen çıktın karşıma. Seni kıyım belledim ben. Eğer ulaşırsam dedim boğulmam. Kıyım olur benim dedim. Ama Özlem benim tüm kıyılarımı elimden aldı. Sonra kim çıktı karşıma biliyor musun; Bulut. Elimden alınan tüm kıyıların aslında önemsiz olduğunu öğretti bana. Önemli olan o denizde dalgalarla boğuşup kıyıya ulaşmak olduğu öğretti.”
Bulut'un uzun zamandan sonra ilk defa gözlerine yaşlar doluştu. Canının içi olan kızın onun için bunları hissediyor olması ayaklarını yerden kesti. “Her şeyden önemlisi ne biliyor musun Ağca?”diye sordu Deniz. Cevap beklemedi. “En önemlisi; Bulut o denizde boğulurken öğretti bana bunları.”
Bulut'un gözlerinden yaşlar akarken gülümsedi. Ali hala onlara bakarken bir eli Bulut'un sırtına kaydı, sıvazladı. Deniz ve Ağca derken en yakınında ki dostunun canının ne kadar acıdığını nasıl fark edememişti? Sessiz sedasız acı çekmek, içinden kanamak ne kadar zor olduğunu biliyordu.
“Haklısın Bulut şuan benim yüzümden bu durumda. Bulut sevilmeyi o kadar çok hak ediyor ki! Eğer ben seni sevme…” Ağca, Deniz'in cümlesini kaldıramayacağını bildiği için bitirmesine izin vermedi. Birkaç adım da yanına geldi hızla ve belinden kendine çekti.
Dudaklarını dudaklarına bastırdı ve araladı.Deniz'in nefesi ile tekrar nefes alıp vermeye başlarken Bulut'un elinde olabilecek, onu boğulmaktan kurtaracak, tek kıyısını elinden aldığını bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNETİN ÇOCUKLARI
Teen Fiction"Betimlemelerin çoğunu kaldırdığım ve ağlayarak bitirdiğim hayatımda hep kelimeleriyle var olacak dört çocuk;" ------- Cehennemde kaybolan cennetin çocukları. "İnsan hayatı kalp ritmine benzer. Monitörde görünen düz çizgi senin öldüğünün işaretidir...