Deniz ürperti hissetti ve titredi. Bulut etrafa bakındıktan sonra fazla hareket etmeden üstünde ki hırkayı çıkardı. Deniz'in üstüne örttü. "Bu da ıslak ama yapacak bir şey yok."dedi.
Deniz'in buradan çıkmak istemediğini biliyordu. Zaten Deniz ona bu kadar yakınken halinden pekte şikayetçi değildi. Deniz'in gözleri Bulut'un koluna kaydı. Hırkasını çıkarınca kolunda ki yanık açıkta kalmıştı. Yavaşça parmaklarını izin üstünde gezdirdi. "Acıyor mu artık?"diye sordu.
Bulut'un ikiz kardeşi o gece yangında ölenlerden biriydi. Herkes korkakça yangını izlerken Bulut kardeşi için atlamıştı yangının içine. Apartmanın kapısından içeriye girdiğinde üstüne düşen tahtayla bayılmıştı zaten. Eğer o apartmana girseydi belki şuan burada olamayacaktı. Arzu'yu, ikizini, kurtaramamıştı. Ve bunun izi ömür boyu kolunda kalacaktı. "O gün kocama kahraman gibiydin."dedi Deniz. Bulut hafifçe güldü.
"Bazen bir şey için ne kadar çok çabalarsan çabala başaramazsın. Zarar gören sadece sen olursun."dedi Bulut. Pişmandı. O gece için ve o pişmanlığı asla geçemeyecekti. Her zaman çok iyi anlaşırlardı Arzu'yla. Ama o gece kavga etmişlerdi ve parka inmemişti. Çocuk aklıyla küsmüşlerdi birbirlerine. Bulut yıllardır özür dileyip duruyordu. Özür diledikçe kardeşi gelecekmiş gibi durmuyordu. Deniz bunu ona hatırlattığı için kızdı kendine.
Elini yanağına koydu ve "Özür dilerim."dedi. Bulut'un dolan gözleri ile buluştu gözleri. "Sorun değil."dedi Bulut. Deniz saklanmaya çalışır gibi tekrar kafasını Bulut'un göğsüne gömdü. Çok zaman geçmeden Deniz kendini yorgunluğunda verdiği etkiyle suyun akışına bıraktı ve uyuya kaldı. Bulut dikkatli bir şekilde kaldırdı onu. Ayağının ucu ile banyo kapısına vurdu. O zamandan beri kapıda oturan Ali ve Ağca hızla ayaklandı ve kapıyı açtılar. Bulut'un kucağında görünce endişelendiler. Bulut "Uyudu sadece."dedi. Hepsi derin bir nefes aldı. Korkmuşlardı. Deniz'i yatağına yatırdılar. Özlem yanında kaldı, diğerleri tek tek alnından öptüler can dostunu ve çıktılar. Kimseden ses çıkmadı. Böyle bir gece geçti. Uykudan sanki iğne batırılıyormuş gibi sürekli uyandılar. Dinlenmek istedikçe daha çok yorgun hissediyorlardı.
Sabahın ilk saatlerinde Deniz yavaşça açtı gözlerini. Yatağında kıpırdandı ve doğruldu. Karşıda duvar kenarında uyuya kalmış olan Özlem'i gördü. Özlem'i görünce kalkmak istemedi yatağından. Bir insanı vurmuşken yakın arkadaşından kaçmak çok basit geliyordu. Yataktan ayaklarını sarkıttı. Çıplak ayakları zemine değdi. Üstünde hala doğum gününde giydikleri vardı.
Siyah dar paçasının paçaları tozluydu. Üstünde ki beyaz tişörtünün bir tarafı pantolonunun içine girmişti. Bulut'un üstüne örttüğü hırka yatağın diğer ucunda duruyordu. Islak olduğu için çıkarmışlar diye düşündü. Üstünde olanlar üstünde kurumuştu. Yatağının üstündeki örtüyü aldı ve yerde kıvrılan Özlem'in üstüne örttü. Bebeği düşünüyordu sadece. Hiçbir şeyden haberi olmayan o bebeğin zarar görmemesi için de elinden gelen her şeyi yapabilirdi. Odasının camına doğru ilerledi ve perdesini açtı. Güneş gözlerini yaktı. Son iki üç gündür sürekli uyuyordu.
"Deniz!" Deniz duyduğu ses ile arkasına döndü. Özlem ayağa kalkmış ve Deniz'e bakıyordu. Diğerleri gibi o da bitkin, yorgundu. "Dinlenmelisin, bebeğin için."dedi Deniz. Gözlerinde korkunç bir ifade vardı. Özlem anlamıştı. Artık ipin ucu kopacaktı. Onun için bir süre sustu. Deniz sonu olmayan sinir ve nefret hissediyordu. Kendine mi yoksa Özlem'e mi işte onu bilmiyordu. "Neden?"diye sordu.
Son günlerde ortada dolaşan tek soruydu. Oysa birbirlerine neden diye sormak yerine, hayata sorsalardı her şey bir hayli daha açıklığa kavuşmaz mıydı?
"Ağca'nın yüzüne bakabildin mi gerçekten?" Deniz sinirden sesini yükseltmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. Ama sesi düşündüğünden çok daha yüksek çıkmıştı. Diğerleri hızla odadan içeri girdiler. "Ne oluyor?"diye sordu Ali. Korkuyla etrafa bakınıyordu.
Kimsenin ruh hali normal değilken çok büyük sorunlar çıkması an meselesiydi. Deniz yatağının ayakucunda ki demire tutundu. Özlem'e kilitledi gözlerini. Özlem dolu gözlerle ona bakıyordu. "Özlem anlatsın size."
Şuan kafasının içi sis ile kaplıydı. Doğruyu, yanlışı, gerçeği, yalanı... Hiç ama hiçbir şeyi idrak edemiyordu. Nasıl hareket edeceğini bilmiyordu. Ama şuan Ağca'nın üzülecek olması bile önemli değildi onun için. Tek saç telini sevdiği adamın üzülmesini umursamayacak kadar kötüydü. Ağca'nın canı acımasın diye canını verebilecek kadar çok severken şuan onun canını yakacak olması umrunda değildi. Ağca'nın canını yakan o değildi.
Bulut'un sözü doğruydu. "Kötü karakterde de yaşam vardı." Belki sadece Özlem değil hepsi kötüydü. Belki de onlar şahit oldukları yangının toz bulutunda kaybolmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNETİN ÇOCUKLARI
Teen Fiction"Betimlemelerin çoğunu kaldırdığım ve ağlayarak bitirdiğim hayatımda hep kelimeleriyle var olacak dört çocuk;" ------- Cehennemde kaybolan cennetin çocukları. "İnsan hayatı kalp ritmine benzer. Monitörde görünen düz çizgi senin öldüğünün işaretidir...