29.BÖLÜM

4.2K 150 87
                                    

Bu bölüm 34900711230m ithaf edilmiştir!

Saçlarımla ilgilenmeyi bırakıp,aynada son kez kendimi süzdüm. Boynumdan süzülen kolyemi ellerimin arasına hapsedip yüzüme silik bir tebessüm yerleştirdim. Ucunda minik bir meleğin olduğu bu zarif kolyeyi bana Rüzgar almıştı. Doğum günümde;baş başa kaldığımız bir zaman diliminde şu sözleri sarf ederek vermişti onu bana...

'Çok büyük takılardan hoşlanmadığını biliyorum Maviş. Bu yüzden muhteşem bir kardeş olduğumu bir kez daha belli ederek sana bu meleği aldım... Ama unutma ki benim meleğim sizsiniz...'

Gözleri ile Samet abi ile koyu bir sohbete dalmış olan Damla'yı işaret etmiş ardından şakağıma hızlı bir öpücük kondurmuştu. Biz neden daha önce bu kadar iyi anlaşamıyorduk? Sanırım ben gittikten sonra değerimin farkına varmıştı...

"Güzelim,hazırsan çıkalım?"

Uzun süredir aynı şekilde beklediğimi fark ettiğimde,kolyeyi serbest bırakarak arkamı döndüm."Geliyorum." Son kez eteklerimi savurup odadan çıktım. Nereye mi gidiyorduk? Babamın geçenlerde bahsettiği pikniğe. Tabii 13 gün geç kalmıştık ama...

Elimi göbeğimin altına yerleştirip Ateş'in koluna girdim. "Bir gün bütün parfümlerini kıracağım o olacak!" Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kırpıştırdım. Bazen gerçekten çok kıskanç oluyordu. Her ne kadar hoşuma gidiyor olsada;bazen bu konuyu abartıyor ve bunun sonucunda aramızda küçük sürtüşmeler çıkıyordu. Her şeyin fazlası zarardı...Özellikle kıskançlığın...

Arabaya bindiğimizde derin bir nefes alarak arkama yaslandım.

"Aa! Ateş, çantam evde kaldı!"

Hatırladığım şeyle kapıyı açıp çıkmaya yeltendiğimde, bileğimden tutup çok sert olmayan bir tavırla beni içeri çekti.

"Şu çantayı önemsediğin kadar beni önemsemiyorsun, yemin ederim! Ne var içinde bu kadar önemli!"

Söylene söylene aşağı indiğinde kaşlarımı bilmiş bir tavırla kaldırıp tekrar arkama yaslandım. Çantamın içinde tabii ki telefonum ve makyaj malzemelerim vardı. Daha önemli ne olabilir ki?!.

Bir kaç dakikanın sonunda elinde çantam ile geldiğini gördüm. Sürücü koltuğuna geçtiğinde çantayı sert bir tavırla arka koltuğa attı ve arabayı çalıştırdı.

"Yavaş be!"

Kaşlarımı çatıp ellerimi yumruk haline getirdim. Bir fondöten kaç para olmuş senin haberin var mı?!

"Kaşlarını çatma öyle! Çabuk yaşlanacaksın."

Söylediği sözlerle kaşlarımı çatmayı bıraktım. "Sensin yaşlı!" Bu halime silik bir tebessümle karşılık verdi.

Aradan geçen yarım saatin sonunda babamların evine gelmiştik. Onlarda evden henüz çıkıyordu. Bedenimi ileri atıp Ateş ne olduğunu anlayamadan kornaya bastım.

"Baş belanız geldi!"

Ben dişlerimi göstere göstere sırıtırken, onlar şaşkın bir tavırla bize döndü.

"Aslı, umarım bu kızda yaptığımız hatayı ikinci kızımızda yapmamışızdır."

Annem dirseğini babamın karnına geçirip onu susturduktan sonra elini karnının altına yerleştirip arabaya bindi.

"Baba, bu yaşta çocuk yapman zaten bir mucize. Bırak o da hatalı olsun."

Rüzgar'ın sözlerine bizim kahkahamız babamın ise siniri karışırtı. Dayak yemekten hoşlanan bir adet kardeşim var...

Beşik KertmesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin