32. BÖLÜM

3.3K 134 64
                                    

Alaz'ın ağlama sesine karışan telefon sesi ile elimdeki patlıcanı sertçe masaya koydum.

Ne bu canım! Koromu kuruldu!

Telefonu açıp kulağıma götürürken Alaz'ın yanına adımladım.

"Mavi cadı gidiyorum!"

Rüzgar'ın aradığını o an fark etmiştim. Açmasamıydım acaba?..

"Nereye? Markete mi? Bana da iki tane sıcak çikolata getir gelirken."

Telefonu yanağım ve omzum arasına sıkıştırıp Alaz'ı sağ tarafıma aldım. Onu sıkıca tutup yavaşça sallamaya başladım. Telefonu sol elime aldığımda Rüzgar'dan gelecek cevabı bekledim.

"Ne marketi be!"

Kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırmaya devam eden oğlumu daha sıkı tutup ayağa kalktım.

"Nereye gidiyorsun o zaman?!"

Dağılmış saçlarımı gözümün önünden nefesimle iteledim.

"Abla ne yapıyorsun öyle! Tövbe tövbe! Niye çığırtıyorsun o çocuğu?"

Fırındaki kek aklıma geldiğinde küçük bir çığlık atıp koşmaya başladım.

"Abla yemin ederim aklıma çok kötü şeyler geliyor!"

Telefonu hoparlöre alıp fırın eldivenini aldım. Bir taraftan da Rüzgar'ı cevapladım.

"Bak gereksiz! Bir sürü işim var! Ne söyleyeceksen söyle!"

Alaz'ı sıkı sıkı tutup eğildim ve keke dikkatli bir şekilde bakmaya başladım. Neyseki kabarmaya devam ediyordu. Eldiveni tezgahın üzerine bırakıp telefonu tekrar elime aldım.

"Bekle geliyorum."

Telefonu yüzüme kapattığında tek ayağımı sinirle yere vurup onu da tezgahın üzerine bıraktım. Oğlumu iki elimde tutup biraz yukarı kaldırdım. Kızarmaya başlayan tenini gördüğümde kalbimin üzerine bir ağırlık çöktü.

"Oğlum, neden ağlıyorsun annem?"

Başını omzuma yaslayıp yavaşça sırtını okşadım. Burnumu poposuna yaslayıp kokladım.

"Öff! Çok pis kokuyor, Alaz! Ne pis çocuksun sen!"

Yüzümde oluşan gülümseme ile keke bir bakış daha atıp yukarı çıkmaya başladım.

"Çok pissin! Çok! "

Alaz'ın odasına girip onu yatağının üzerine bıraktım. Burnumu karnına yaslayıp yavaşça sürttüm. Çıkardığı yüksek sesle kahkaha atıp çekmeceden bezi, ıslak mendili ve pişik kremini alıp tekrar yanına döndüm.

Bezini değiştirdiğimde rahatladığını fark ettim. Ellerimi yıkayıp tekrar yanına geldim.

"Bir an önce büyüde ağlama! Ne istiyorsan söyle."

Çıkarttığı mırıltılara biraz daha gülümseyip onu tekrar kucağıma aldım. Seyrek saçlarının üzerine bir öpücük kondurup merdivenlerden inmeye başladım. Zil sesi ile Rüzgar'ın geldiğini anladım.

Ne çabuk?

Biraz daha hızlı bir şekilde aşağı inmeye başladım. Kapıyı açtığımda elinde büyük bir poşetle Rüzgar içeri girdi.

"Hoş geldin. Bunlar ne?"

Poşeti portmantoya bırakıp Alaz'ı yavaşça kucağına aldı.

"Sıcak çikolata istemedin mi?"

Beşik KertmesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin