Büyülü bir beste 🧚‍♀️

585 41 24
                                    

İlk hafta hızla ilerliyordu. Keşke sevdiğimiz anlarda zamanı yavaşlatacak veya durduracak bir şey icat edilseydi. Video kaydından farklı olarak kaydedip tekrar o andaki duygularımızı, sevincimizi ve huzuru hissedebileceğimiz bir şey. Şu an öyle anlardan biriydi. Dersten sonra kızlarla boş boş oturduğumuz ama güzel anlardan biri. Odamızdaki oturma alanındaki tekli koltuğa yan bir şekilde oturmuştum, Stella ayaklarımın dibinde ojelerini değiştiriyordu, Tecna yan koltukta bilgisayar oyunu oynuyordu, Flora odanın karşısında çiçekleri ile ilgileniyordu, Miusa ise kütüphanede işinin başındaydı.

Hiçbir şey yapmadan etrafa bakmak bile iyi geliyordu bana. Tecna'nın oyun sırasındaki heyecanını, Stella'nın kararsız kaldığı renkleri, Flora'nın çiçekleri ile tatlı sohbetlerini izliyordum. Okumak için kitap getirmiştim ama kitabın kapağına bile dokunmadan kucağıma atmıştım.

Stella değiştirdiği milyonuncu renk ardından tekrar ellerini bana uzattı. "Sence bu renk nasıl?"

Yüzümü buruşturdum. "Az öncekinin aynısı değil mi?"

Hızla bana döndü. "Saçmalama! Az öncekinin iki ton açığı!" Ellerimi bilmiyorum der gibi kaldırdım, homurdanma sesleri çıkararak ojelerine döndü tekrar.

Flora elinde bir saksı ile yanımıza geldi. "Stella, seni tanıyorsam elbisene karar vermemişsindir henüz. O yüzden bence elbiseni seçince oje rengini seçmelisin."

Stella ojelerini devirerek yere uzandı. "Ama Hoşgeldin Partisi'nde hangisini giyeceğimi bilmiyorum ki! Brandon en son hangi elbise ile görmüştü beni?"

Hepimiz Stella'ya gözlerimizi devirirken Miusa girdi odaya. Durgun görünüyordu, sessizce koltuklardan birine oturdu.

"Erken çıktın." dedi Flora. "Bir şey mi oldu?"

"Çok garip bir şey oldu."

Stella ayağa fırlayıp Miusa'nın yanına oturdu. "İşte sıradan günümüze heyecan katacak bir şey! Dökül bakalım!"

Miusa omuzlarını düşürürken Stella sabırsızlığını belli etmek için Miusa'yı sarsıyordu heyecanla. "Tamam tamam anlatıyorum!" diyince Stella Miusa'yı sarsmayı bıraktı ve sakince dinlemeye başladı diğerlerimiz gibi.

"Kütüphanedeydim çalışmak için. İlgimi bir kitap çekti. İçinde daha önce görmediğim, varlığını bile bilmediğim tarzda notalardan oluşan bir beste vardı. Bayan Barbatea uzaklaşınca saçımdan flütümü çıkardım ve çalmaya başladım."

Duraklayınca Stella oturduğu koltukta zıplamaya başladı. Ona yan gözlerle bakan Miusa devam etti konuşmasına. "Besteyi çalarken etrafım değişti ve kendimi bir kalenin karşısında buldum. Büyülü bir besteydi, daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Kaleye girdim. İçeride mermerin üstüne uzanmış bir heykel vardı. Hayır, heykelden daha çok kilden yapılmış bir figür gibiydi. Yattığı yerin etrafındaki duvarlar motifler ile süslenmişti ve yatan figürün hikayesi anlatılıyordu. Yazılan dili hiç görmemiştim ama okuyabildim.

"Mermerin üstünde yatan kişi zamanında yakışıklı bir kralmış. Bu kral insanları kandırmayı ve eğlenmeyi çok severmiş, yüzü sevgi dolu ve arkadaşça görünse bile. Bir gün sarayındaki kızlardan biri krala aşık olmuş. Kral kendisini ona karşı iyi ve sevimli biriymiş gibi göstermiş ama zamanla kızdan sıkılmaya başlamış. Kral kıza gerçek yüzünü gösterip kızı terketmiş ama kız üzüntüsünden yataklara düşmüş, çok geçmeden vefat etmiş.

"Kızın babası bu duruma çok sinirlenmiş ve elinde ne kadar parası varsa hepsini zamanın en iyi büyücüsüne verip krala bir büyü yapmasını istemiş. Kral o zamandan beri bir heykel şeklinde sarayında yatıyormuş kendi kaderinin mahkumu olarak."

Ejderha Cesareti ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin