Stella durmak bilmeden bahçede volta atıyordu. Odanın ona dar geldiğini anlayarak bahçeye çıkmıştık, ormana yakın olan tarafa gitmiştik ama bir türlü durmak bilmiyordu. Sanki burası da dar geliyordu ona.
"Sky'dan nefret ediyorum!" diye bağırdı birden. Uzun zaman sonra ağzından ilk defa bir cümle çıkmıştı.
"Onun suçu yok." diyerek savunmaya geçtim hemen. "Bunu ona yaptıran babası, bunu biliyoruz."
"En azından Brandon'ı savunabilirdi!"
"Sakin ol Stella." dedi Flora oturması için elini uzatırken ona. "Bir prenses olarak biliyorsunki emirleri veren kişi kraldır. Sky'a babasından emir geldiyse yapacak başka bir şeyi yok."
Stella da yanımıza çimlere çöktü ama hala durmak bilmiyordu, elleri ayakları sürekli çimde ritim tutuyordu. Sinirini anlıyordum, olanlar tabiki de çok saçmaydı ama elimizden gelen bir şey yoktu. Sadece kralın verdiği emre uyabilirdik. İtiraz edemezdik, aksini isteyemezdik.
"Suikastı Brandon'ın yapmış olma ihtimali yok." dedi Tecna sessizliği bozarak. "Hesaplandığında bile ihtimal yüzde birin altında çıkıyor. Kral büyük bir hata yapıyor."
Kafamı sallayarak onayladım. "Ayrıca Brandon uzun yıllardır o sarayda olan biri, güvenilir biri. Böyle düşünmemeleri gerekiyor."
Tekrar bir sessizlik meydana çıktı, sadece Stella'nın sinirli ritim sesleri dolaşıyordu etrafımızda. Mini perilerimiz bile uçmadan çimlerde oturuyordu ayaklarımızın dibinde.
Sky'ın babası Kral Erendor suikast olayı olduğunu duyunca çıldırmıştı ve mantıklı düşünemiyordu. Brandon'ın kafasını vurma olayının ve yarış dışı kalma olayının bir numara olduğunu, suikast yapılacağını bildiği için iskelede beklediğini iddia etmişti ve Brandon'ı kovduğunu söylemişti. Artık Sky'ın yanında olmayacaktı ve Kral, Sky için yeni bir koruma görevlendirmişti.
Olanların çok saçma olduğunu Kral dışında herkes biliyordu. Sky ile konuşamamıştım suikast sonrası, onun bu konuda ne düşündüğünü bilmiyordum. Brandon da hem mental olarak hem de fiziksel olarak oldukça yorgundu, onu da sıkmak istemiyorduk. Bize olanları Timmy anlatıyordu Tecna aracılığıyla. İkisi sürekli mesajlaşıyordu bilgisayarlarından ve olanlar anında bize de iletiliyordu.
"Ben gidiyorum."
Stella birden ayağa fırlayınca Flora da onunla beraber kalktı. Dün neredeyse ölümden döndüğüm için çok hızlı hareket edemiyordum. Flora "Nereye?" diye sorarken Miusa'nın yardımıyla yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım.
"Kızılçeşme'ye gideceğim!" diye haykırdı Stella. "Brandon'ımı göreceğim. Böyle bir zamanda onun yanında olmam gerek. Ona haksızlık yapılıyor şu an."
"Ben de geliyorum." dedim hemen. "Sen o sinirle tüm okulu yıkarsın ve başına bela alırsın. Seni sakinleştirecek birine ihtiyacın var."
Miusa'nın kolu hala koluma sarılıydı, kafasını bana doğru çevirdi yanımdan. "Senin dinlenmen gerekiyor."
"Bir şey olmaz. Hem benim de Sky'ı görmem iyi olur. Olanlardan sonra hiç konuşamadık."
"Ben de geliyorum o zaman." dedi Tecna. "Senin de birine ihtiyacın var, ben yardım edebilirim."
Tecna beni Miusa'nın kollarından alırken Stella yüzüğünü asaya çevirdi. Asa sayesinde hemen gidip gelecektik, kendimi yormama gerek kalmayacaktı. Hem Sky'ı görünce, iyi olduğunu bilince daha iyi hissedebilirdim.
Flora ve Miusa mini periler ile karşımızda kaybolurken Kızılçeşme'nin bahçesine vardık. Okulun girişine doğru ilerlerken Tecna Timmy'ye geldiğimizi bildiriyordu. Okula yine izinsiz girip başımıza bela almak istemiyorduk, Timmy bize eşlik edebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejderha Cesareti ✔
FanfictionEjderha serisinin ikinci kitabı 🔥 Okulunun ilk yılı zorluklarla ve yeniliklerle geçen Bloom, artık daha sakin ve huzurlu yeni bir okul yılına hazırlanırken okula gelen yeni kız tüm olayları değiştirir. Karşılarında bir Tanrı varken ellerinden gelen...