Hoş geldin Partisi 🧚‍♀️

427 37 14
                                    

Aklım hala kralın söylediklerindeydi, düşünmeden edemiyordum. O günden sonra bir çok şeyi sorgulamaya başladım. Sky'a olan hislerimi, onun davranışlarını düşünerek onun hislerini, aramızdakileri. Bu gerçekten aşk mıydı? Yoksa beraber vakit geçirmeyi mi seviyorduk?

Lisedeyken sevgilim olmuştu, ne kadar arkadaşlarım olmasa da benimle takılmayı seven biri çıkmıştı karşıma ama uzun sürmemişti. Onu sevmiştim ama ilişkimiz uzun sürmemişti. Aramızdaki büyük farkın hayatımı etkileyeceğini onunla ayrılınca, lisenin ilk haftalarında, anlamıştım.

Sky onlardan farklıydı, aramızda fark yok gibiydi. Sıcak tenimi, peri olmamı, yok olan bir gezegenin prensesi olmamı kabul ediyordu sorunsuz. Kendi de güçlü bir savaşçıydı, bir prensti. Çok fazla ortak noktamız vardı. İlk tanıştığımız zamanlarda anlamıştım konuşmadan anlaşabildiğimizi. Mavi gözlerimiz buluşunça birbirimizin ruhuna ulaşabiliyorduk. Aşk böyle mi hissettiriyordu gerçekten? Kitaplarda okumuştum, filmlerde izlemiştim. Ruh eşi kavramı çok büyük ve uzak gibi geliyordu kulağıma, ruh eşimi bulmuş olabilir miydim?

Şimdiki düşüncelerim kafamı kurcalıyordu. Sky'a aşık mıydım? Aramızdaki aşk olabilir miydi? Fakat aşk tek taraflı olmazdı, o zaman sadece ben ona karşı sevgi duyuyor olurdum. Kral, Sky'a dönüştüğünde beni sonsuza kadar yanında istediğini söylemişti. Sky gerçekten bana aşık olabilir miydi?

Tecna odaya girince oturma bölümünde düşüncelere dalmış olan beni gördü. Odasına yönelmeden önce "Burada ne işin var?" diye sordu. "Herkes hazırlık yapıyor aşağıda. Bilgisayarımı alacağım, beraber inelim."

Bugün geleneksel Hoş geldin Partisi yapılacaktı okulumuzda ve Sky da burada olacaktı. Ona kralın dediklerini sormak istiyordum açık açık olmasa da. Belki yönelmem gereken yön konusunda bilgi sahibi olabilirdim, ne yapmam gerektiğine karar verebilirdim.

Büyük salonu süslerken kafamda Sky'a soracağım soruları planlıyordum. Direkt 'Sen bana aşık mısın?' diye soramazdım. Yoksa sorabilir miydim? Bir prense yöneltilecek kaba bir soru olurdu. Adam koskoca krallığın tek varisiydi ve ona karşı böyle direkt sorular kabaca olurdu. Bir peri ve bir prenses olarak nazik ve düşünceli olmalıydım.

Ben bir prensestim, hala inanılmaz geliyordu. Domino Krallığı'nın son varisiydim. Bunları seneler önce anca romanlarda, masallarda ya da izlediğim filmlerde görüyordum; fakat şu anda tam ortasındaydım, bana inanılmaz gelen şeyleri yaşıyordum. Bir periydim, bir peri okulundaydım, bir prensestim, hoşlandığım çocuk bir prensti. Hayatımı tek kelime ile özetlemem gerekirse bu inanılmaz olurdu ya da fantastik.

Bir prenses olarak büyütülsem her şey daha farklı olurdu. Nazik biri olurdum okuldaki diğer kızlar gibi, gerçek bir peri olurdum. Jimnastik derslerinde geçen sene büyük bir ilerleme kaydetmiştim, bu sene bale derslerine başlayacaktık. Bunlar beni esnek ve kibar biri gibi gösterse de sadece bedenen ilerlemem vardı. Hala içimde nasıl nazik biri ya da bir prenses olacağımı bilmiyordum. Kendimi okulun geri kalanından farklı hissediyordum. Belki nazik ve kibar birine dönüşsem bile farklı hissedecektim dünyadan gelen son peri olarak.

Derin bir nefes aldım.

İnanmalıydım. İnançlı olmalıydım.

Kendine inan Bloom.

Yerleştirmem gereken parti süsüne diktim gözlerimi, sihrimi yapıp tavandaki olması gereken yere koydum. Sihir yapabiliyordum, tüm bunlar gerçekti. Ben bir periydim. İnanmalıydım tüm bu olanlara. Her şey gözlerimin önünde oluyordu, beynim artık mantık çerçevesi içine yerleştirmişti sihirli boyut olaylarını. Ama kalbim?

Geçen sene inanmadığım, kendime güvenmediğim için güçlerimi kaybetmiştim. Bunların tekrar olmasına izin veremezdim. İnanmalıydım, kalbimi inandırmalıydım. Bir filmde kalbimizin kolayca kanabildiğini, yapmamız gerekenin sadece elimizi kalbimize koyup inanmasını istediğimiz şeyi söylemek olduğunu izlemiştim. Ellerimi kalbimin üstünde birleştirdim. Ben bir periydim. Ben gerçekten bir periydim.

Ejderha Cesareti ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin