3. Bölüm:
Sabahın erken saatlerinde bir ağa evi olaraktan, kahvaltı sofraları kurulmaya başlanmış evin hanım ağası çarşaf için odaya kızlardan birini göndermişti.
Son günleri zehir olan, hele de son gecesinde asla ummadığı bir tepkiyle karşılaşan Mehin ise iki büklüm uykusunda huzur bulamamış ve çoktan uyanarak üstünü giymiş, hazır bir şekilde koltukta oturup bekliyordu.
Yatakta uzanan ağaya gözü bile kayamamıştı korkusundan. Çünkü dün söyledikleri onun için çok ağır ve korkutucuydu. Artık bir hayatı yoktu. Kara kara öylece oturmuş, ne düşünmesi gerektiğini bile bilemiyordu.
Bir an da çalan kapıyla kendine gelip, kafasını yatağa çevirirken gördüğü hareketlenmeyle geri başını eğdi. Onun yapabileceği hiç bir şey yoktu çünkü. Çarşaf alınmaya gelinmiş ama açıklamayı yapması gereken kişi ağaydı.
Kapının art arda sakince iki defa daha vurulmasıyla, Karan Jiyan'ın birden kapıyı açıp, iri bedenini kızın karşısına çıkarması bir oldu. Küçük kız ise, ağanın öfkesinden haberdar tek kelime edecek cesaret bile bulamamıştı.
"Git söyle anneme, yok çarşaf falan!"
Karan Ağa ağzından çıkanların birazdan nasıl bir felakete neden olacağını bilse de, sözlerini sakince söylemiş, kapıyı kızın suratına çarpmıştı. Evin genç görevlilerden olan bu kız ise daha ilk günlerinden, bunu hanım ağaya nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Oysaki onun korkacak bir sebebi de yoktu.
"Bekle burda, ben aşağı inerken ardımdan geleceksin."
İri, esmer adam ne genç karısına bakmış ne de karısı kafasını kaldırmıştı. Ama ikisi de alınan nefesler ve odada ki hareketlenmeyi anlıyorlardı. Mehin ise sessizliğini koruyup, onayını bu şekilde gösterdi.
Kız heyecanla haber bekleyen hanım ağanın yanına giderken, eli titriyor ve demesi gerekenleri bilemiyordu. Birazdan konakta yer gök inleyecek, son günlerin en kötüsü yaşanacaktı.
Çünkü konağa gelip hizmet ettiği günden beri huzur görmemişti burda. Hep bir bağırış çağırış vardı. Oysaki halası yeğenini yanına alırken nasıl da ballandıra ballandıra anlatırdı konağı. Burda öyle bir aile sevgisi vardı ki, bütün Mardin'e örnekti güya.
...
"KARAN!"
Konakta yankılanan isimle herkes bir anda avluya çıkarken, yeni gelinin elleri tir tir titriyordu. Çünkü bu sesin nasıl bir olaya sebebiyet vereceğini bütün Mardin bilirdi. Ama şöyle bir şey vardı ki...
Konu kadın ve Karan Ağanın seçimi olduktan sonra, bu zıtlaşma çok feci yerlere gelecekti.
Karan derin bir nefes alıp vermişken merdivenlerden aşağıya inerek arkasından inen kadına bir an olsun bakmadı.
"Ne demek lan bu? NE DEMEK!"
Mehmet Ağa öfkesini dindiremeyecek şekilde bağırırken, oğlu sakinliğini korudu.
"Ben demiştim ağam size. Benim istemediğim bir kadını bu eve getireceksen, bana değil kendinize gelin almış olursunuz."
Mehmet Ağa öfkeyle yumruğunu sıkıp karşısındaki oğlunun suratına geçirmek istese de, onca kişi arasında bunu yapamazdı.
"Bana bak, o senin karın! Bir ömür de öyle kalacak. Sen sanıyor musun ki, Devin denen kızla bir daha şansın olacak!? Bitti o kız. "
Karan bu olaya asla karıştırmak istemediği ismi duyunca bu sefer gözlerinde ateş parladı.
"Onu bu işe karıştırma. Ayrıca senin zorunla bunu aldığıma şükret sen Mehmet Ağa. Gerisine de karışmana lüzum yok."
"Bana bak! Orta da ağayım diye dolanmak için, önce karına sahip çıkman lazım. Benim ağzımı açtırma, eğer o kıza dokunmaz da..."
"Sakın beni tehdit etmeye kalkışma baba! Sakın. O bir kez olur. Eğer ben bu kıza karım dersem benim bu konakta yerim yok. Herkes de duysun, and olsun bu kadına dokunmayacağım!"
•••
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHİN | ᏖÖᏒᏋ
RomanceKaran Ağa bir kan davası yüzünden, sevebileceğine emin olduğu kızı alamazken, evlendiği kızı hiçe saymış sonunda pişman olmaya mahkum kalmıştı ... Ne diye başkasına aşık bir adama gelin olmaya razı kalırdım ki? "Size and olsun o zaman, ben bu kadına...