8. Bölüm:
Küçük ve narin elleri gözlerine gitmiş ovuşturarak güne uyanan Mehin, koltukta olmadığını anlarken yerini yadırgayarak endişeyle açmıştı gözlerini.
"Sikiyim, bu ne ya!"
Yanından gelen yüksek sesle anında kafasını çevirirken, kocasının kendi yüzüne gelen saçlarını sinirle çektiğini görmüş ve afallamıştı. Üstelik bir an gece yatağa kendisinin geçtiğinden şüphe etmişti.
"Topla şu saçlarını. Bundan sonra da koltuk yerine yatağın diğer ucuna yat, ortasına değil."
Karan son sözlerini söyleyip yataktan kalkarken Mehin de hızla doğrulup uyurken saçlarından kurtulan tokaya yatakta bakındı. Sabaha böyle uyanmayı ummuyordu. Hele de ilk günden söylenen sözler üzerine kocasının ona acıyıp yatağa almasını hiç beklemiyordu.
Karan Ağa elini yüzünü yıkamak için huysuz bir şekilde banyoya geçerken, elleriyle sertçe yüzünü ovuşturdu. Kızı kendi yatağına almıştı ama her sabah da yüzünde o saçlarla uyanmayı göze alamazdı. Ne kadar uzun saçı kadınlara yakıştırsa da her sabah da çekilmezdi ki.
Mehin de kocasın arkasından bir bakış atıp, hemen toparlanırken hızla yatağı düzeltip saçlarını tekrardan topladı, kahvaltı hazırlamak için aşağıya inecekti ama üstünü değiştirmek için de Karan'ın çıkmasını bekliyordu.
Mehin yine üzgün, Karan yine sinirli bir şekilde odada muhatap olmadan hazırlanmış, önden Karan aşağıya inmişti.
"Akşama misafirler var. Mehin'in ailesi gelecek."
Dilber Hanım kadınlara ait sofra da kızlara haberi verirken, Mehin'in gözleri anında parlamış yüzünde kaç gündür belirmeyen neşe yer almıştı. Düğünden sonra annesi ve babasıyla bir kez konuşmuştu ve hiç bir şey belli etmeden mutlu bir gelin olarak davranmıştı. Şimdi ise anne ve babasına sarılmaya öyle ihtiyacı vardı ki, bu haber ona çok iyi gelmişti.
"Kahvaltıdan sonra herkes odalarını halletsin, dip köşe iyice bir temizliğe girin. Zehre ve kızlar da mutfak da yemekleri hallederler. Abilerinizin odaları da sizde kızlar. Mehin de kendi odasıyla çalışma odasını halleder."
Herkes ne görevi yapacağını anlarken kahvaltıları etmişler ve işlerine çabucak kurulmuşlardı. Mehin de odasına girerken eline bez ve su dolu kova almış ilk olarak aynaları silip sonradan çekmece ve dolaplardaki rafların tozunu almıştı. Bu sırada bir yandan da kulaklık müzik açıp işini yaparken, merakından kocasının dolabına da ilerleyip açtı.
Kendi tarafı gibi burası da düzenli ve sadeydi. Bir sürü takım elbise, gömlek ve pantolon vardı. Aynı şekilde çekmecelere de bakarken bir çekmecede ki kol saatleri ve düğmeleri dikkatini çekti. Hepsi de oldukça pahalı ve hoş duruyordu.
Kendi odasında baya bir oyalanıp bitirdikten sonra çalışma odasına geçmiş, ilk defa girdiği için nereden başlayacağını şaşırmıştı. O kadar çok raf ve biblo vardı ki, nerdeyse tüm günü alabilirdi burası. İlk olarak masaya ilerleyip dosyaları ve diz üstü bilgisayarı kaldırıp oraları silerken masanın alt tarafında ki çekmeceyi de açtı. Bu sırada yorgunlukla kendini sandalyeye bırakmış, gördüğü şeye de iyice odaklanmıştı.
Karşısında gri parlak ve üzerinde ince desenler bulunan bir silah vardı. Mehin ne kadar narin bir kız olsa da silahlara karşı da bir merakı, bilgisi vardı. Dayısın avcı oluşu ve çoğu yazı onun yanında geçirmesiyle de nişan almayı iyi bilirdi.
Silahı eline alıp incelerken altında ki beyaz kağıdı da görmüş onu da merak edip almıştı. Ama arkasını çevirdiğinde bunun bir fotoğraf olduğunu, hele de tahmin ettiği kadın olduğunu ummak bütün modunu düşürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHİN | ᏖÖᏒᏋ
RomanceKaran Ağa bir kan davası yüzünden, sevebileceğine emin olduğu kızı alamazken, evlendiği kızı hiçe saymış sonunda pişman olmaya mahkum kalmıştı ... Ne diye başkasına aşık bir adama gelin olmaya razı kalırdım ki? "Size and olsun o zaman, ben bu kadına...