11. Bölüm:
Mehin kapattığı gözlerini, Karan onu aniden bırakıp ayrılmasıyla açarken, boşluğa düşmüş gibi hissetmiş ve ayakta durmakta zorlanmıştı. Ne yapmıştı o az önce? Nasıl olmuşta Mehin'in bütün dengesi alt üst olmuştu?
"Geliyor musun?"
Karan, Mehin'in bu şekilde afallamasından zevk almışken onunla bu şekilde uğraşmayı daha eğlenceli bulmuştu.
"Hı hım." Başını önüne eğmeden önce kızaran yanaklarını Karan çoktan görürken, sırıtmamak için kendini tutarak önden avluya inmeye başladı.
"Murat sen gelmiyor musun?"
"Yok anne, zaten yarın düğüne gideriz. Bu gece gitmeme gerek yok. Evde babamla kalayım."
Dilber Hanım, oğluyla konuştuktan sonra merdivenlerden inen çifti görürken, ikisinin birbirine ne kadar yakıştığını içinden geçirdi. Bu gece kimsenin ağzına laf vermek istemiyordu. Zaten gelininden memnundu, o konu da hiç şüphesi yoktu ama kanlı bıçaklı oldukları aşiretin de orada olacaklarını bilmek bir nebze kendisini geriyordu. Hele de oğluyla adı çıkan o kızı gördüğü yerde paramparça edesi vardı.
"Mustafaya gerek kalmadı o zaman, Yusuf götürüyor sizi dimi?"
"Evet."
Karan avluya indiğinde kız kardeşlerinin de üstü başına bakmışken, gülümsemiş küçük kız kardeşine göz kırpmıştı.
"Bakıyorum da en güzelleri sen olmuşsun Fatma."
Fatma'nın anında gözleri parlarken, Elif de kollarını bağlayarak surat asıp,diğer abisinin yanına ilerledi.
"Hadi çıkmıyor muyuz artık!?"
"Üzülme güzelim, aralarında en güzeli sensin. Şimdi Fatma daha küçük ya, o yüzden abim öyle dedi."
Yusuf da Elif'i kendine çekip sarılırken bunu söylemiş hepsi bir ağızdan kahkaha atmıştı. Elif güzellik konusunda çok takıntılı bir kızdı ve abileri de hep bunu bildiklerinden kardeşlerine ilgi göstermekten çekinmezlerdi.
"Küçülsün de cebime girsin. Bu mu küçük?"
"Beni çekemiyorsun ablacım itiraf et!"
"Ne çekemeyeceğim be! Ay bir de bir şeye benzesen..."
Mehin avlunun bir anda neşelenmesini garipseyerek bakarken, hiç alışık olmadığı bu ortamı da tuhaf buldu. Az önceki yaşanan andan dolayı da utançla yüzünü kaldıramamış, Karan'ın yandan profiline bakarak güler yüzüne şahitlik etmişti. Ama bir anda göz göze gelmeleriyle Karan'ın gülümsemesi dondu, Mehin de kaçarcasına bir kaç adım öteye gitti.
"Hadi çıkalım artık!"
Kınaya gidecek olanlar yavaş yavaş çıkarken, kızlar ve hanım ağa Yusuf'un arabasına geçti. Mehin de Karan'ın arkasından arabaya doğru ilerlerken kapısını korumalardan biri açmış, mecbur ön koltuğa oturmuştu. Halbuki utanç ve siniri yüzünden hiç de kocasının yanına oturma isteği yoktu.
Sessiz sakin yola koyulduklarında Mehin camdan dışarıya bakarken aklında odanın kapısında yaşadıkları sahne tekrarlayıp durdu. Hatta eli dudaklarına gitmiş, gözlerini yummuştu. Bu bir öpücük sayılır mıydı ki? Hem son sözü o kadar kaba ve tehditvariydi ki, o anın hiç bir romantiliği ve değeri yoktu sanki. Bu ise kendisini daha çok kırıyordu. Hem sabah telefonda zaten bir rezillik yaşamış, zar zor unuttuğunu düşünmüştü. Şimdi ne gerek vardı ki suratına vurmaya.
Mehin içten içe kendini yerken, Karan da dikiz aynasından karısına göz attı. Elinin dudaklarına gittiğini gördüğün de ise, çok garip bir his doğmuştu içine. Kendisine göre bu pek bir şey ifade etmesede, bir kadın için önemli olduğunu tahmin edebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEHİN | ᏖÖᏒᏋ
RomanceKaran Ağa bir kan davası yüzünden, sevebileceğine emin olduğu kızı alamazken, evlendiği kızı hiçe saymış sonunda pişman olmaya mahkum kalmıştı ... Ne diye başkasına aşık bir adama gelin olmaya razı kalırdım ki? "Size and olsun o zaman, ben bu kadına...