BİRİLERİ-Zamanın Dışında,Boşluğun İçinde
...............
"Anlaşılan tekrar görüşmek zorunda kalacağız isimsiz."
Dün bulduğum not kağıdını çantama attıktan sonra aynada biraz kendimi inceledim. Beyaz, pamuklu kazak giymiştim üstüme, altıma da siyah yüksek bel kot pantolon geçirmiştim. Giydiğim pamuklu kazak göbek deliğime kadar uzanıyordu ve çok boldu, pantolonun belimin açılmasına izin vermediğini bildiğim için sorun etmemiştim bu kısalığı. Havanın soğuk olduğunu bildiğimden geçen yaptığım salaklığı tekrarlamamak için siyah bir deri ceket giymiştim. Son olarak kıvırcık saçlarımı açıkta bırakıp başımdan kulaklarımı kapatacak uzunlukta siyah düz bir bere geçirmiştim. Aynada kendimi incelemem bittiğinde çantamı da alıp kapıya doğru ilerledim Beyaz kalın taban botlarımı ayağıma geçirip kapıyı kapattım.
Adımlarım bahçe kapısından çıkıp sokağı bulduğunda klasik günlük rutinimi yaşamıştım. Necmiye Teyze elime çikolatalı ekmeği tutuşturup kendime dikkat etmemi söyledi, Prenses bacağımın dibine gelip beyaz, yumuşak tüyleriyle oynamama izin verdi.
Sokakta ayakkabımın çıkardığı değişik seslerle birlikte ekmeğimi yiyerek yürüyordum. Telefonumun çaldığını duyduğumda kimin aradığını çok iyi biliyordum. Ekrana baktığımda yanılmadığımı anladım, arayan Eylül'dü. En yakın arkadaşlarımdan biriydi Eylül, ben sekiz yaşındayken sokakta oyun oynarken tanışmıştık. O zamandan beri yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Sürekli bize yatıya gelirdi, yatıya gelirdi diyorum ama asla uyumadığımız yatıya gelme geceleriydi bunlar. Deli gibi şarkılar söyler, film izler ağlardık. O bana sevgilileriyle olan kavgalarını anlatırdı, bende dinleyip kendimce derdine çare bulmaya çalışırdım. Asla beni dinlemeyip hep kendi bildiğini okuduğu için genelde üzülen taraf benim saf arkadaşım oluyordu. Gönül işlerine bakışımız biraz farklıydı, o sıkılırsa karşısındaki kişiyi anında terk edebilecek bir kızdı. Üniversiteyi İzmir'de kazandığı için bir yıldır çok sık görüşemiyorduk.
Babam vefat ettikten hemen sonra kliniğe yanıma gelmiş ama ben pek hatırlamıyorum. Birkaç gün üstüm başımla ilgilenmiş, yemeğimi yedirmiş sonra da yetiştirmesi gereken ödevleri olduğu için gitmiş. Kafa doktorum söylemişti. Geçen ay yanıma geldiğinde bir gün kalabilmişti. O gün de o anlattı ben dinledim, o ağladı ben izledim. Olaylara karşı eski bakış açım yoktu artık, Eylül de bu durumu anlayışla karşılayıp neşesinden hiçbir şey kaybetmeden bana ayak uydurmuştu. Yanımda olduğunu her fırsatta hissettirdiği için minnettar olduğum insanlardan biriydi.
"Efendim Eylül?"
"Yağmur ya ne oldu asla tahmin edemezsin."
Patlamak için hazır olan bombanın pimini çektim yavaşça.
"Ne oldu anlat bakalım."
"Demir vardı ya bir ay önce tanıştığım, biz onunla sevgiliyiz tamam mı? Onu daha sonra anlatırım neyse. Bu Demir ayısı bizim yan fakülteden mimarlık okuyan Can vardı ya hani yakışıklı olan. Çocuk taş yalnız. Ne anlatıyordum ben Yağmur?"
"Demir diyordun."
"Hah Demir bunu bir kıskanmış var ya sırf bahçede beraber oturduk diye Can'ın hazırladığı maketi paramparça etmiş. Bunu duyan ben naptım sence?"
"Ayrılmış olabilir misin?"
"Ayrıldım. Başından aşağıya su döktüm kanka. Rezil ettim bunu ben ama olan bana oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Yağmura
Teen Fiction"Ben senin için neyim tam olarak bilmiyorum ama sen benim yapboz gibi olan hayatımda kaybettiğim ve deli gibi aradığım en önemli parçamsın." -İsimsiz "Neden her hareketin nefesimi kesiyor isimsiz?" -Kıvırcık İki genç, Toprak ve Yağmur. Çarpan ruhsuz...