ŞEBNEM FERAH-Yağmurlar
............
"Sen çok sevdiğin birini kaybetmişsin kıvırcık. Ondan kaçacak kadar çok sevdiğin birini kaybetmişsin hem de. Şimdi kendi karanlığında boğuluyorsun."
Boğuluyordum.
Ruhumun derinliklerine indiğinizde göreceğiniz küçük kız, zifiri karanlığı umursamadan çıplak ayaklarını suya sokmuş dalgalarla oynuyordu. Neredeyse dibinde oturduğu dengesiz kaya, esen en ufak rüzgarda küçük kızın dalgalara kapılmasına sebep olabilirdi. Küçük kızı kurtarmak benim elimdeydi. İstiyordum da ama gücüm yoktu. Yaşadıklarım boynumu büküyordu.
İsimsizin yüzüne bakmıyordum. Bakamıyordum. Gözlerim ayağımın dibindeki kayaya işkence etmek ister gibi çarpan dalgalardaydı. Gecenin saat bilmem kaçında yan yana oturmuş dalgaları izliyorduk, sigara içiyorduk ama ikimizden de çıt çıkmıyordu.
Söylediği şeyin doğruluğu altında ezildim. Asla kabul etmek istemediğim gerçeği, daha yeni tanıştığım birinin ağzından duymak ağırdı. Benden bir cevap beklemiyordu. Vereceğim cevap gerçeği değiştirmeyecekti. Rolümü iyi oynadığımı düşünürdüm her zaman. Ortaokulda sırf bu yüzden tiyatroyla ilgilenmiştim. Nasıl oluyordu da iki gün önce tanıştığım birisi beni böylesine çözebilmişti?
"Sen... Nasıl olabilir yani?"
Artık susuzluktan dolayı kurumuş cansız dudaklarım konuşmayı reddediyordu. Sesim sivrisinek vızıltısı gibi çıkıyordu boğazımdan.
"Bende kaybettim kıvırcık."
Saatlerdir bakmadığım suratına o kadar hızlı çevirmiştim ki kafamı, boynumdan bir kütleme sesi geldi.
"Ah! Boynum kırıldı galiba."
Gülmeye başladı. Dalgalı saçlarını izledim. Ortamın soğuk havasını dağıttığım için sevinmiştim. Bu konuyu uzatmak ikimiz için de iyi olmayacaktı. Kafamı tekrar dalgalara doğru çevirdim. Ellerim artık alışmış gibi sigarama uzandı. Yakıp dumanı içime çektim. Bu kaçıncı sigaramdı bilmiyorum ama ciğerlerim çok mutlu olmalıydı. Benim aksime.
O da kaybetmişti birini. Canından çok sevdiği birini. O yüzden beni anlıyordu. Yanımda olduğunda güvende hissetmem bu yüzdendi. Kırgın hissettim bir an. Onun da benim gibi şeyler yaşamış olması kalbimi acıttı.
Sigaramdan bir duman daha çekmek için elimi dudaklarıma götürdüm. Sigaranın üzerine düşen yağmur damlaları bu planımı bozdu. Artık gitme vaktimiz gelmişti anladığım kadarıyla.
"Yağmur."
İsimsiz adımı söylediğinde kafamı ondan tarafa çevirdim. Adımı söylememiştim. Çoktan ayağa kalkmış elleri ceketinin cebinde benim de kalkmamı bekliyordu.
"Çok güzel yağıyor. Narin narin."
Benimle değil de kendi kendine konuştuğunu anladığımda başımı salladım ve bende ayağa kalktım.
"Yağmur en çok toprağa yakışıyor bence. Baksana denize dökülüyor ama deniz yağmuru hapsediyor, ne yaptığını bile bilmiyoruz. Toprak öyle mi? Yağmurla birleşince bir bütün oluyor sanki. Kokusunda kayboluyor insan."
Bunları söylerken çoktan isimsizin yanına gelip toprağın kokusunu içime çekmiştim. Kafamı ona doğru çevirdiğimde yüzünde garip bir ifadeyle beni izliyordu. Bu ifadeyi biliyordum. Hayranlık. E bunu da dizilerde görmüştüm, her şeyi bildiğimden değil yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Yağmura
Teen Fiction"Ben senin için neyim tam olarak bilmiyorum ama sen benim yapboz gibi olan hayatımda kaybettiğim ve deli gibi aradığım en önemli parçamsın." -İsimsiz "Neden her hareketin nefesimi kesiyor isimsiz?" -Kıvırcık İki genç, Toprak ve Yağmur. Çarpan ruhsuz...