Bölüm 30: Kaybetme Korkusu

22 1 8
                                    

Yaklaşık beş saatimi harcayarak yazdığım bir bölüm oldu. Ayrıca en sevdiğim bölümler sıralamasında bir numara da olabilir:) Keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum.

...........

HARRY STYLES-Sign of the Times/ SEDEF SEBÜKTEKİN-Unutmam Lazım

...........

Madem onlar beni delirtecek raddeye getirip oyunlar oynuyordu, madem geçmişimi önüme sürmeye cesaret etmişlerdi ben de kendi kısa çaplı ama bir o kadar da tehlikeli oyunumu oynamaya hazırdım o zaman.

Başıma gelecekleri bilmeden.

En son bu kapıya geldiğimde kalbim ağzımda atıyor, içimde patlamak için hazır olan volkanı kontrol altına almaya çalışıyordum. Zordu, sana ihanet eden birinin gözlerinin içine hiçbir şey olmamış gibi bakmak dayanılmazdı. İhanet ancak adı varsa ihanetti. Benim başıma gelen şeyin adından çok yarası vardı.

Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım ve cevap gelmeden içeri girip kapıyı arkamdan kapattım. İçeri girdiğimde artık eskisi gibi hissettirmeyen, içimde öldürme isteğiyle dolup taştığım kişi masasında oturmuş gülümseyerek beni buyur etmişti. Klasik selamlaşmamızdan sonra ilerleyip her zamanki koltuğa yerleştim.

Yüzümün, sanki oturduğum yerde çiviler var da vücuduma batıyormuş gibi bir acı hissi vermesi gerekiyordu. Az sonra olacaklara zemin hazırlamalıydım.

"Nasılsın Yağmur?"

Yerdeki donmuş bakışlarımı ihanet kokan sese çevirdiğimde zorla gülümsedim.

"Pek iyi olduğum söylenemez aslında, siz nasılsınız?"

Anlıyormuş gibi dudaklarını büzüp kafasını salladı. Sorması gereken soru için tetikteydim.

"Fark ettim onu. Sorun nedir? Ha bu arada ne içmek istersin?"

Birinci aşama tamam.

Eli masasındaki ve ona asla ait olmamış telefona giderken içimden zafer çığlıkları atıyordum. Gözlem gücü kuvvetli bir kızdım.

"Ben bir sütlü kahve alayım, şekersiz. Her zamankinden olsun yani."

Elimi mahcup olmuşum gibi yavaşça kaldırıp istediğim şeyi söylediğimde ikinci aşamanın gerçekleşmesi için ağzından çıkacak şeyi bekledim.

Kafasını sallayıp telefonda birkaç tuşa bastı.

"Odama iki tane sütlü kahve getirir misiniz şekersiz."

İkinci aşama da tamam.

Muhtemelen sekreterine haber vermişti. Telefonu yerine koyduğunda gözlerini yüzümde gezdirmeye başladı.

Geriliyordum. Bunu fark etmesi benim sonum olurdu. Açık verirsem başıma neler geleceğini bilmediğim bir yerde, büyük bir cesaretle bir oyuna kalkışmıştım. En ufak hatamda belki de her şeyin başlangıcına sebep olabilirdim. Daha kötü şeylerin.

Neyse ki rolümü özümserdim. Her zaman yapmıyor muydum?

"Ne oldu Yağmur'cuğum geçen geldiğinde her şeyin çok güzel gittiğini söylemiştin. Toprak idi değil mi?"

Neden bir anda geldiğimi sorguluyordu kendi aklınca. Toprak şu an bunları duyuyorsa büyük sıkıntıya girebilirdim, o yüzden bozuntuya vermeden kafamı salladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Toprak YağmuraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin