NO LAND-Düşünme Kaybolursun
...........
Birer sigara yaktık. Şimdi gözlerimiz içimizi daraltan duvarda değil, şehrin güzel ışıklarında geziyordu.
-Yazarın Gözünden-
Gecenin soğuğu tenlerini delip geçerken, karşısında duran yemyeşil gözlerini üzerine dikmiş küçük kız çocuğunun masum isteğini geri çevirmedi genç oğlan. İstese de çeviremezdi zaten. Kızın küçük ellerini kavrayıp şehri ayaklarının altına alan salıncağa doğru ilerledi. Salıncağa oturduktan sonra kıza yer açtı. Kızın küçücük bedeninin sığamayacağı yer yoktu.
Kız yanındaki yerini aldığında bir süre sigara içtiler sessizce. İçerideki kalabalığa alışık değildi genç ama içinden belki kalbinden yükselen çığlıkları dinleyip kızı görmek istemişti. İyi olduğuna emin olup gidecekti. Balkona geçip sigara yaktığında içeriden evi inletecek şekilde bağırma sesleri yükseldiğinde gözlerini kapattı genç.
"Ölüyorsun sen!" diye bağırdı kızın arkadaşı. Ölüyordu, nasıl anlayabilirlerdi ki onu. Hayattaki tutunduğun tek dalın kırıldığında ölmeye mahkumdun çünkü, bilmezlerdi.
Kızdan yardım istediği gece geldi aklına sonra. Korkudan irileşen gözlerini hatırladı. Ne kadar çekinse de içindeki korku kırıntılarını yutarak yardım etmişti kız. O gün gitmeliydi. Kızın göğsündeki dövmeyi gördüğünde girdiği nöbet onu afallatmıştı. Yanına gittiğinde bayılan küçük kızı kollarının arasına alıp sakinleşmesi için saçlarını okşamıştı.
Kollarının arasında gözyaşları içinde uyuyakalan kız ona kendini anımsattı. Benim gibileri de varmış dedi genç. O sırada telefonu çaldı, arayan en yakın arkadaşıydı. Gelip alacağını söylediğinde kollarının arasında uyuyan bedene döndü genç. İçinden bir his kalması gerektiğini söylüyordu. Arkadaşını ret ederek yarın kendisinin gelebileceğini söyledi.
Sonra kızın üzerinde gezdirdi bakışlarını. Beline kadar bukle bukle dökülen kıvırcık saçları, dikkatli baktığınızda huzur bulacağınız yeşil gözlerini süsleyen uzun kıvrımlı kirpikleri, şekilli kaşları, güzel burnuyla bir şaheseri andırıyordu. Esmer teni öyle bir hava katıyordu ki bu şahesere, milyonlar bile verseniz kendisinde kalmasını isteyebilirdi. Güzeldi.
Sonra bu küçük kızın cesaretiyle karşılaşmıştı. Zekasını kullanarak ondan çok daha kuvvetli bir adamı boşluğunda yakalayıp yere sermişti. Genç adam kıza zarar vermesin diye arka sokaktan dolanmıştı ama döndüğünde gördüğü manzara onu fazlasıyla şaşırtmıştı. İzledi bir süre. Bir sonraki hamlesini merak ediyordu kızın. Elindeki taşı adamın kafasına geçirirken "Sana cehennemi yaşatacağım." Demişti kız. Genç güldü. Daha dün parçalanmış diziyle bile ilgilenmeyi unutan küçücük bedenin gösterdiği cesaret onu güldürmüştü. İlgisini çekmişti.
Gecenin karanlığında neden denize gitmek istediğini anlamasa da kıza yardımcı olarak dileğini yerine getirmek istedi genç. Kayalıklarda telefondaki adamın kıza Yağmur diye hitap etmesiyle genç bir an afalladı. İçinde uyanan şüphe işleri garip bir hale getiriyordu. Şüphenin ilk cemresi orada düştü gencin zihnine.
Sonra genç kızı caddede kalabalığın arasında yürürken görmüştü. Birden her yerde belirmeye başlamıştı genç kız. Takip etti bir süre. Kız caddenin ortasında gördüğü köpeklerle sevgiyle ilgilenmeye başladığında oğlan yine gülümsedi. "Sizin de mi anneniz yok benim gibi?" dedi sonra kız. İçinden bir şeyler koptu gencin. Kız can havliyle marketten elinde mamalarla döndüğünde göz hapsinde olduğunu bilmiyordu. Kızın arkasından koşturarak gelen beden kaşlarını çatmasına neden oldu. "Bu iki köpek benim deli gibi koşturmamı sağlayacak kadar önemliler." dedi sonra genç kız. Yine gülümsedi oğlan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak Yağmura
Teen Fiction"Ben senin için neyim tam olarak bilmiyorum ama sen benim yapboz gibi olan hayatımda kaybettiğim ve deli gibi aradığım en önemli parçamsın." -İsimsiz "Neden her hareketin nefesimi kesiyor isimsiz?" -Kıvırcık İki genç, Toprak ve Yağmur. Çarpan ruhsuz...