Bölüm 52 - Burası Benim Bankım

21.5K 1.2K 74
                                    


Olaylı yılbaşı akşamının üzerinden geçen bir hafta içimdeki hengâmeyi azaltmak şöyle dursun daha da beter hale getirmişti. Sanki biri bir köşede durmuş çaktırmadan hayatım dediğim kızıl alevlere hiç durmadan odun atıyor ve ateşi daha da körüklüyordu. Ha, bir yandan da ben sorunlar yumağı içinde boğuşup durur ve kendimi daha da dolayıp tökezleyerek yüzükoyun yere düşünce de kıs kıs gülüyordu, buna emindim.

İpek cadısını ve Doğan Bey'i apaçık bir şekilde kıskandığım o akşamdan beri- bir an durup içimdeki durmak bilmeyen sese kendini beğenmiş bir gülüş attım, evet en azından hala Doğan Bey'di benim için- büyük bir inkâr içindeydim. Düşüncelerimi, duygularımı bünyeme yakıştıramamak bir yana- onun gibi bir adamdan nasıl hoşlanırdım- böyle bir klasiğin içine gerçekten düşmek istemiyordum. Patronuna karşılıksız hisler besleyen çalışan, basbayağı klasikti işte.

Bir yandan da itiraf etmek istemesem de belki de daha önemlisi aşk benim ne me lazımdı. O üç harfli kelime bir tabu gibi zihnimi her dolduruşunda kalp atışlarım tavan yapıyor, ellerim terliyor ve vücudumu anlamsız bir korku sarıyordu. Sanki aşktan yeterince darbe almamışım gibi, dahası yaralarım da henüz yeni yeni kapanıyorken gidip sonu daha da sarpa sarabilecek bir ilişkinin olasılığı üzerine engelleyemediğim bir şekilde heyecanlanıyordum. Erkekler konusundaki zevkim gerçekten berbattı. Önce dolandırıcı, sonra mafya...

Düşünüyordum, devamlı düşünüyordum. Gün içinde çalışırken, yemek yerken, duştayken ve özellikle geceleri yataktayken... Vücudum tüm bu saydığım işleri otomatik olarak yaparken benim tek yaptığım düşünmekti. Hislerim ve mantığım kördüğüm olmuştu adeta. Fakat sonra bu akşamüstü öyle bir şey olmuştu ki, mantığım ilk defa bir adım öne geçmişti.

Amelya'nın yemeğini almak için mutfağa indiğimde ve her zamanki akşam yemeği hazırlığı koşturmacasını göremediğimde son derece masum düşüncelerle kalfaya Doğan Bey yemeğe gelmeyecek mi diye sormuş ve ağzımın payını almıştım. Kalfa hoşnutsuz bir şekilde,

"İpek Hanım mıdır nedir, onunla yemeğe çıkacakmış. Hani o yılbaşı akşamı durmadan ona sırnaşan sarışın kadın." Demişti homurdanarak.

Kalfanın da benim gibi kadından hoşlanmayışı geçici olarak beni mutlu etmişse de Doğan Bey'in onu yemeğe çıkarışı kafamda alarm zillerinin çalmasına neden olmuştu. Demek ki niyeti ciddiydi. Baya baya bu kadınla bir ilişki düşünüyordu. Yoksa ne demeye yemeğe çıkarsındı. O anda hem kendime acımış, ben olmayacak hayaller kurarken o başka biriyle ilgileniyordu, hem de olayın imkânsızlığını bir kere daha görmüştüm. Doğan Bey'in gözünde ben bir erkektim ve bu evde çalışmaya devam ettikçe hep öyle kalacaktım. Selin olarak da karşısına çıkamazdım. Çıksam bile ne yapabilirdim, ne diyebilirdim. En iyisi yol yakınken zaten başından yanlış olan duygularıma ket vurmaktı. Mantığımın kazanmasına izin vermeliydim.

........................................................

Tabii ki ben tam da doğru olanı yapmaya zar zor karar vermişken kader bir kere daha yersiz yere müdahale edecek ve nefret etmeye karar verdiğim adamı bir anda kanatsız bir meleğe çevirecekti. Gerçekten, ateşi körükleyen kişinin kıs kıs gülmeyi bırakıp artık kahkaha attığına kesin olarak karar vermiştim.

Evet, şu birkaç ayda Doğan Bey'in geçirdiği değişimlere kendi gözlerimle şahit olmuş hatta en son hasta olduğunda onunla karşılıklı oturup satranç bile oynamıştım. Ki bu, eve ilk geldiğim zamanlar biri bana olacağını söylese söyleyen kişinin deliliğine hüküm vereceğim kadar büyük bir olaydı. Geriye bakıp düşündüğümde genç adamdan hoşlanmama bütün bu değişimlerin yol açtığı barizdi. Eski haliyle onu asla sevemezdim.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin