Bölüm 66 - Dönüm Noktası

13.7K 915 74
                                    

Leyla'yla dışarıda bir, bir buçuk saat kadar kalmıştık. Hatta sabit bir şekilde oturmaktan dolayı üşümüş olmasak muhtemelen daha da kalırdık. Adımımızı içeriye henüz atmıştık ki Ömer koşarak yanımıza geldi. Ağzı kulaklarına vararak,

"Doğan'ı odaya alıyorlar, ben de size haber vermeye geliyordum." dedi.

"Oh, çok şükür..." Dedim gülümseyerek. Ardından arkadaşıma dönüp minnetle ellerini sıktım. "Ayağın uğurlu geldi kuzum."

......................................

Biz hiç vakit kaybetmeden odasına geçtiğimizde Doğan'ı da henüz getirmişlerdi. Hemşire değerlerine bakıp elindeki dosyaya bir şeyler kaydettikten sonra koluna bağlanmış seruma son bir ayar yapmış ve halden anlar bir tavırla gülümseyerek yanımızdan ayrılmıştı.

Doğan, yoğun bakımdaki gibi olmasa da hala bitkin ve kırılgan görünüyordu gözüme. Yine de dünkü durumu yüzünden bugün odaya çıkmasının imkânsız olduğunu düşünmeme rağmen şimdi burada, karşımda olması mucizevî bir şeydi. Şükrederek yatağına yaklaştım. Elini elime alıp bakışlarımı kaşlarının kavisinde, ona güçlü ve sağlam bir hava veren çıkık elmacık kemiklerinde, şimdi görünmese de yerlerini artık ezbere bildiğim gamzelerinde dolaştırdım uzun uzun, hiçbir acelem yokmuş gibi. Uyandığında ona söylemek istediğim o kadar çok şey vardı ki... Daha önce söyleyemediğim ve dün büyük bir pişmanlıkla fark ettiğim ufak şeyler... Hep yanımda olmasını isteyecek, onu çok sevdiğimi söyleyecek ve özgürce, gönlümden geçtiğince dokunacaktım ona yarınları düşünmeden. Yeter ki bir uyansın. Ona bütün ömrümü sunacaktım.

.....................................................

Ömer'in bakış açısı

Odaya girdiğimde karşılaştığım manzarayla genç kadın için hem üzülmüş hem de kaşlarım çatılmış, burnumdan sabırsız bir nefes kaçarken başımı iki yana sallamıştım. İnatçı keçi, iki gündür eve gitmeyi reddediyordu. Bir de bana, Doğan'ın normal odaya çıktığını bir göreyim, o zaman giderim demişti. Elbette ki söylediğine inanmamıştım ama bir noktada yorulup kendi kendine gitmek isteyeceğini düşündüğüm için sesimi de çıkartmamıştım. Fakat çoğu konuda olduğu gibi genç kadın beni bu konuda da şaşırtmayı başarmıştı. Nasıl bir bünyesi varsa kırk sekiz saattir toplasan dört, maksimum beş saatlik uykuyla duruyordu. Bu yüzden sonunda vücudunun iflas etmesi ve kanepede kıvrılmış, baygın gibi yatıyor olması anormal bir durum değildi. Yapmak üzere olduğum şeyden büyük bir pişmanlık duyarak fakat zorunda olarak uzandım ve genç kadını hafifçe sarstım.

"Selin." Diye seslendim mümkün olduğunca yumuşak bir ton kullanmaya çalışarak.

Zavallının ne kadar bitkin olduğunu ancak üçüncü dürtüşümle birlikte uyanabilmesinden bir kere daha anlamıştım. Bir anda pat diye dikilip panikle etrafına bakındıktan sonra oradaki varlığımı fark etmiş ve sakinleşerek gözlerini ovalamıştı.

"Ömer? Bir şey mi oldu? Bir sorun yok değil mi?"

Selin'in korkuyla yatağa dönen bakışları Doğan'ın sakince yatan bedeniyle buluştuğunda sesiyle birlikte normale döndü.

"Yok yok, hayır panik yapma. Her şey yolunda." Dedim yanına oturarak. "Az önce Letafet kalfayla konuştum, seni aramış ama ulaşamamış."

"Yaa..." dedi mahcup bir ifade yüzüne yerleşirken. "Uyanmayayım diye telefonumun sesini kısmıştım yatmadan önce."

"Problem yok, biz konuştuk. Amelya-" dedim üzüntüyle duraklayarak. "Sanki hissetmiş gibi durmadan babasını soruyormuş. Kalfa artık zor oyalıyorum diyor."

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin