Bölüm 61 - Sen Hep Gül

19.6K 1.1K 170
                                    

Kazanan elbette ki ben olmuştum. Gerçi, Doğan'ın kazanmama bilerek izin vermiş olması da yüksek ihtimaldi. Bana limonlu, kendine çikolatalı dondurma siparişi verirken uzakta, bisikletimin üzerinde oturmuş onu izliyordum. Siparişi beklerken bir aralık cebinden telefonunu çıkartmış ve her ne okuduysa kaşları derhal çatılarak sinirle telefonu eşofmanının cebine koymuştu. Bütün gün aranmamasını işleri büyük ihtimalle Ömer'e bırakışına ve telefonunu sessize alışına bağlamıştım ki, teorimin doğru olduğunu anlamış oldum. Ses açık olsa mutlaka gelen mesajları duyardım zira. Artık her neye kaş çattıysa düşünmemeye çalışarak şimdi elinde dondurmalarla bana doğru yürüyen sevgilime, bu kelime dilime hala eğri geliyordu, baktım gülümseyerek. Letafet kalfanın dediği gibi geleceği enine boyuna düşünmüş olarak bundan sonra bu tarz şeylerle hep karşılaşacağımı biliyordum. Tıpkı bugünkü gibi Doğan beni elinden geldiğince uzak tutmaya çalışsa dahi...

Bir bakışı, bir tavrı, bir sözü yetecek ve bir şeyler olduğunu anlayacaktım. Önemli olan bu noktadan sonra yapacaklarımdı. Duygularımın aklımın önüne geçmesine izin vermemem ve zihnimi rahatlamam, iyi olduğuma inandırmam gerekecekti. Zaten bir süre sonra bu tarz olayları rutin sayarak görmezden gelmeyi öğrenebileceğimi sanıyordum. Aksi takdirde, benim gibi duyguları anında yüzünde şekillenen ve bunu kesinlikle saklayamayan bir insan olarak hem bugünkü gibi Doğan'ı huzursuz edecek hem de kendim huzursuz olacaktım. Bu durum uzun vadede illa ki ilişkimize zarar verecekti. Göze alamayacağım bir durumdu bu. Doğan'ı kaybetmenin düşüncesi bile kalbimin burulmasına yetiyordu.

---------------------------------------------------

"Yemiyorsun." Dedi Doğan beni düşüncelerimden çekip çıkartarak. "Beğenmediysen başka bir balık söyleyelim."

Önümdeki levreğe iştahsız bir bakış atıp,

"Yoo, sevdim. Çok lezzetliymiş." Dedim, bir yandan Doğan'ın gözlem yeteneğine bir kere daha hayran kalarak. Fakat genç adamı bu defa ikna edememiştim. Kaşları çatılırken elindeki çatal bıçağı tabağının kenarına koydu ve içini çekti.

"Canını sıkan bir şey var ve bana söylemiyorsun."

Dondurma bahanesiyle savuşturduğum soru gelip karşıma kurulmuştu. Savunmaya hazırlandığımı görünce ekledi.

"Hayır, itiraz etme. Bütün gün çok iyiydik, ne zamanki bahçedeki saldırıdan bahsettim yüzün düştü. İşimle mi ilgili bu konu?"

İştahım temelli kaçmıştı. Aramızda daha fazla saklı gizli kalsın istemiyordum. Bu defa gerçekten her şeyi itiraf edecektim. Ağzımı peçeteyle silip boğazımı temizledim ve etrafa şöyle bir bakış attıktan sonra eğilip fısıldadım.

"Bahçe olayından sonra bir gece, gerçekten hiç istemeyerek izlediğin bir videoya kulak misafiri oldum."

Doğan'ın yüzü hangi videodan bahsettiğimi anlamış olarak beyazlarken başını salladı.

"O adamı-" dedim güçlükle. "Sen mi-"

Kış olduğundan dolayı bizden başka sadece bir masa daha vardı ve garsonlar da ortalıkta görünmüyordu ama tedbiri elden bırakmayarak cümlemin devamını getirmemiştim. Zaten Doğan son derece ciddi bir ifadeyle başını iki yana sallayıp,

"Hayır." Dediğinde gerek de olmadığını anladım.

İçimi tarif edilemez bir rahatlama duygusu kaplarken Doğan'ın dudaklarından belki de bu konuda fazla aceleci davrandığımı gösteren o sözler döküldü.

"Fakat bu daha önce hiç yapmadığım anlamına gelmiyor."

Vücudum bir anda kaskatı kesilirken Doğan'ın farkında olmayan ya da görmezden gelen yüz ifadesini izlemeye ve cümlelerini dinlemeye devam ettim.

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin