Bölüm 65 - Yoğun Bakımda

15K 892 47
                                    

Soğukkanlılığımı ve metanetimi korumak hiç bu kadar zor olmamıştı benim için. Babamın kalp ameliyatı sırasında bile kendimi böylesine aciz hissettiğimi hatırlamıyordum. Ameliyat belki planlanmış bir şey olduğu için belki de o zaman içimde suçluluk duygusu olmadığı için kim bilir...

Doğan'ın hortumlara bağlı çaresiz yatışını görmemle bütün iplerin kopması bir olmuştu. Dizlerimin bağı çözülürken soğukkanlılık buraya kadarmış diye düşündüm. Allah'tan duvara yakın yürüyordum. Eğer hızlı davranıp tutunmasam olduğum yere yığılacaktım. Gözlerimin kararması bir parça düzeldiğinde titrek adımlarla yatağa yaklaştım ve elimi Doğan'ın serum bağlı elinin üzerine koydum. Çehresi soluktu. Gözaltları morarıp çökmüştü. Yaşlar bir kere daha gözüme doluşmaya başlarken Lara'ya beddua etmemek için kendimi zor zapt ediyordum. Bakışlarım sargılanmış sol tarafına, ateş edilen yere takıldığında hıçkırarak ve haykırarak ağlamaya başladım. Şu noktada birilerinin beni duyup görmesi umurumda değildi. Ömer'in dediğine göre kurşun biraz daha aşağıya saplansa tam kalbine denk gelmiş olacaktı. Allah'a onu bana bağışladığı için şükrederken eğilip buz gibi eline sıcak bir öpücük kondurdum.

"Sakın beni bırakma." Diye mırıldandım çok sevdiğim kömür karası saçlarını okşayarak. "Beni duyduğunu biliyorum. Doğan-" Hıçkırdım. "Lütfen- lütfen geri dön. Bana dön. Kızına dön. Sana çok ihtiyacımız var." Boğazıma takılan bir nefes bıraktım. "Eğer sana bir şey olursa-" Başımı iki yana salladım. "-kendimi asla affedemem. Çenem tutulsaydı da sana Lara'ya git demeseydim. Özür dilerim, çok- Çok özür dilerim." Son bir defa ipeksi tellerinin parmaklarımın arasından kayıp gitmesine izin verip eline ürkek bir öpücük daha bıraktım. "Seni çok seviyorum. Bunu sakın unutma olur mu?"

...........................................................

Bir çift ayak görüş alanıma girdiğinde kucağımda kavuşturduğum ellerimden bakışlarımı çekerek yukarı kaldırdım.

"Yeni bir şey var mı?" diye sordum Ömer'e.

"Eğer bu şekilde devam ederse yarın normal odaya alabilirlermiş."

Bu bütün gün duyduğum en güzel haber olup yüreğimin üzerindeki ağırlığı bir parça hafifletirken uzun zaman sonra neredeyse huzurlu bir nefes aldım.

"Saat on buçuğa geliyor. Hadi gel seni eve bırakayım. Zor bir gün geçirdin, biraz dinlen."

"Hayır hayır, buradan bir yere kıpırdamam. Doğan'ın sağ salim normal odaya çıktığını bir göreyim, o zaman giderim."

"Bak-" dedi Ömer yanıma oturarak. "Kolay bir şey yaşamadığını biliyorum. Doğan'ın durumu için kendini suçluyorsun farkındayım ama-"

"Senin suçun değil deme lütfen." Dedim kederli bir dudak bükmeyle.

"Ama- Senin suçun değil." Dedi Ömer üstüne basa basa beni duymamış gibi. Burnumdan alaylı bir nefes kaçarken de ekledi. "Aynı şeyi ben de söylemiş olabilirdim Doğan'a. Tek istediğin hak etmese de-" dedi sert bir sesle. "-yardıma muhtaç bir kadına el uzatmaktı. Kimse olayların böyle sonuçlanacağını bilemezdi. Yanlış mıyım?" diye sordu yüzüme bakarak. "Hiç böyle bir senaryo yazar mıydın kafanda?"

Sessizce başımı iki yana salladım.

"Gördün mü?" Çok hafifçe dirseğime dokundu. "Bu yüzden kendine eziyet etmeyi bırak. Sana söylediklerimi unutma; sen güçlü olacaksın ki Doğan güçlü olsun. Kafandaki bu soru işaretleri ve kalbindeki suçluluk duygusuyla ona yarardan çok zarar getirirsin."

Bu Nasıl Dadı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin