Cumartesi sabahının erken saatlerinde Trousdale Estate'teki tek büyük pastane çoktan açılmış, müşteri toplamaya başlamıştı. Harry de o müşterilerden biriydi. Çalışanı Beatrice o gün izinliydi, kendisi de kahvaltıya yiyecek bir şeyler hazırlayabilecek kadar erken uyanmamıştı. Bu yüzden Marvin ile birlikte pastaneden birkaç çörek almaya karar vermiş, uyanır uyanmaz evden çıkmışlardı.
"Hazzle Bizzle?" dedi Marvin pastaneye doğru yürürken. Harry'nin eli ile birleştirdiği elini ileri geri hafifçe sallıyor, şirince gülümsüyordu.
Harry ona "Ne istediğini biliyorum ve hayır." diye cevap verdi. İki gündür Marvin ondan oyun konsolu almasını isteyip duruyordu.
"Ama beni dinlemedin bile!"
"Oyun konsolu alırsam derslerini aksatacaksın, o yüzden kabul etmiyorum. Konu kapandı Marvle Bizzle."
"Asla öyle bir şey yapmam, bana güvenmiyor musun?"
"Sana güvenmiştim; baba tablet alalım dediğinde, baba drone alalım dediğinde, baba sanal gerçeklik gözlüğü alalım dediğinde... O yüzden bu konuda hiç konuşmayın küçük bey. Oyun konsolu alınmayacak, konu kapandı."
Marvin karanlık geçmişinin de dile getirilmesiyle artık onu cidden ikna edemeyeceğini anladı. Fazla ısrar ederek sinirlendirmek istemiyordu bu yüzden bir süre bekleyip sonra tekrar şansını denemek üzere konuyu erteledi.
Harry de onun konuyu uzatmamasına sevindi, tam önünde durduğu pastanenin cam kapısını ittirerek içeriye girdi. İçeri yine her zamanki gibi kalabalıktı. Buraya sık sık gelirdi. Pastel renkli mobilyalarını, sessiz ortamını ve kaliteli yiyeceklerini beğeniyordu.
O sabah Louis de oradaydı. Sabah sporuna çıktığı sırada kendisiyle fotoğraf çekinmek isteyen iki hayranla kavga ettikten sonra dışarıda kahvaltı yapıp kafa dağıtmak istemişti. Camlardan uzak bir masada oturuyordu. Başındaki şapka ve gözündeki güneş gözlüğüyle kamufle olabildiğini umuyordu.
Açılan kapıdan içeriye Harry ile Marvin'in girdiğini görünce ilgiyle kaşlarını kaldırdı, güneş gözlüğünü çıkarıp masaya koydu. "Hey, Marvin!" diye seslendi onlara doğru. Direkt Harry ile konuşmaya biraz çekiniyordu. Üstelik Marvin kendisinin hayranlarından biri olduğuna göre onu yanına çağırmak Harry'yi çağırmaktan daha kolay olmalıydı.
Marvin ile Harry aynı anda sesin geldiği yere döndüler. Louis elini kaldırıp bulunduğu masayı göstermeye çalıştı. Marvin ona el salladı, ardından da babasına bir şeyler söyledi ve Louis'ye doğru koştu. Ama Louis'nin beklediğinin aksine, Harry oraya gelmiyordu. Kasanın önündeki sıraya girmişti.
"Günaydın Louis!" dedi Marvin onun yanına ulaşınca. "Sana böyle seslenmemde sorun var mı? Neredeyse tüm komşularımıza adlarıyla seslenirim. Ama eğer Bay Tomlinson dememi istersen-"
Louis başını iki yana sallayıp "Sorun yok." dedi. Marvin'in yerinde başkası olsa Louis onu saygısızlıkla suçlayıp azarlardı ama bu çocuğa kızmak zordu, kendisini sevdiren hareket ve mimikleri vardı. "Otursana."
Marvin hemen onun karşısındaki sandalyeye oturup dirseklerini masaya yasladı ve yüzünü avuçlarının içine aldı. "Babam bu pastaneyi çok sever, kahvaltı için bir şeyler almaya geldik. Okul sabahları da evden erken çıkarsak uğrarız bazen."
Kendisine sorulmasına gerek bile kalmadan bir şeyler anlatmaya başlaması Louis için avantaj sayılırdı. Zaten çocuğu yanına Harry hakkında sorguya çekmek için çağırmıştı. "Baban da gelsin, birlikte oturalım. Burada yapın kahvaltınızı?"
"Üzgünüm, o pek böyle şeylerden hoşlanmaz." Böyle şeylerden kastı aslında bir yabancıyla muhatap olmaktı ama yumuşatmaya çalışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THERE YOU ARE
FanficÖlen bir yakının yasını tutarak kendini her şeye kapatıp içten içe yaşlanmış bir insan ve genç yaşta ünlü olmanın verdiği ağırlıkla kendini alkole vermiş bir oyuncunun hayatları; tam kopma noktasında kesişti.