11: Cemetery

2.8K 402 1.3K
                                    

Harry arabayı Marvin'in okulunun kapısının önünde bir yerde durdurduktan sonra arkaya doğru dönüp oğluna baktı. "Evet, Marvle Bizzle, vedalaşma vakti."

"Öğleden sonra görüşürüz, Hazzle Bizzle." dedi Marvin çantasını alırken. Öne uzandı, Harry'nin yanağını öptü. "Beni özle."

"Özleyeceğimi biliyorsun, kaybol ufaklık."

Sarışın çocuk kıkırdadı, kapıyı açıp arabadan indi ve okula doğru yürüdü. Okul bahçesinde en yakın arkadaşı Alfie ile buluşup kolunu onun omzuna attı, sonra da son kez dönüp Harry'ye el salladı. Alfie de onunla birlikte aynı yöne dönmüş, selam vermişti.

Harry gülümseyerek ikisine de el salladıktan sonra tekrar arabayı çalıştırdı, bulunduğu yerden çıkıp anayola girdi. Marvin'i her gün okula götürür ve her gün de okuldan alırdı. Bundan asla bıkmıyordu, hiçbir zaman onu okul servisiyle göndermek istememişti.

Eve dönmek yerine mezarlığa doğru sürdü. Çiçek almak için bile durmadı, bir an önce gitmek istiyordu. Robert'ı ziyaret ettikten sonra da eve dönüp biraz uyurdu muhtemelen, çünkü gece boyunca düşünüp durmaktan hiç uyuyamamıştı.

Arabasını mezarlık girişindeki park yerine park edip indi, demir kapıdan geçerek içeriye girdi. Neredeyse evinin yolu gibi bildiği taş yolda ilerleyerek Robert'ın mezarına ulaştı.

Mezarlık genel olarak boştu, sabah saatleri olduğu için fazla ziyaretçi yoktu. Harry mezarın yanındaki mermer oturağa oturdu, dirseklerini dizlerine yaslayıp yüzünü yumruklarına dayadı. "Evet, Robert, yine ben geldim."

Ondan karşılık alamayacağını bile bile konuşmak çok zor geliyordu ama yine de buraya geliyor, içinde ne varsa ona anlatarak rahatlamaya çalışıyordu. "Eğer şimdi burada olsaydın sadece yüzüme bakarak bile bir şeyler söylemek için kıvrandığımı anlar, dökül bakalım derdin."

Sessizce güldü, gözlerini mezar taşına çevirdi. "Ben biriyle tanıştım." dedi. "Seninle onun hakkında konuşmak istiyorum. Louis hakkında."

Tek eliyle saçını geriye ittirdi, iç çekti. "Söyleyebileceğim ilk şey ona sarılmanın çok huzur verici olduğu... Hırçın biri, biraz saldırgan ve öfkeli ama aslında sadece yardım istiyor. Annesini ve kardeşini yeni kaybetmiş, üstelik onu çok fazla sıkıştırıyorlar. Yalnız hissediyor ve ben onu çok iyi anlıyorum. Sana yine beni yalnız bıraktığın için yakınmaya gelmedim, ama yalnız hissediyorum ve bazen bu his o kadar büyüyor ki..."

Boğazında bir yumru oluştuğunu hissetti ve istemsizce elini boğazına götürdü. Arka arkaya birkaç kez yutkundu. "Bunları neden sana anlattığımı bile bilmiyorum. Onun hakkında konuşmaya gerçekten çok ihtiyacım var ve her konuda konuşabileceğim tek insan sensin. Beni hiçbir zaman yargılamadın, hep bana karşı çok anlayışlıydın. Başıma bir şey gelmesinden asla korkmazdım çünkü beni korumak için hep yanımdaydın. Ama artık yoksun ve ben kendimi çok savunmasız, çok güçsüz hissediyorum."

Yine ağlamaya başlayınca oturduğu yerden kalktı, koluyla gözlerini sildi. Eve dönmeyi istediği için arkasına döndü ve o sırada, birkaç adım ötede öylece durmuş onu izleyen Louis'yi gördü.

İkisi sessizce birbirlerine baktılar. Harry öne doğru bir adım atınca Louis ona doğru yürüdü, ve aynı anda; tek kelime etmeden birbirlerine sarıldılar. Louis yine bir elini onun saçlarının üstüne koydu, hafifçe okşadı. Bunun rahatlatıcı olduğuna inanıyordu çünkü annesi ne zaman böyle yapsa, o kendisini daha iyi hissederdi.

"Buradasın..."

"Seni görmeyi istedim." dedi Louis kısık sesle. "Evine gittim, kimse yoktu. Sonra mezarlıktasındır diye düşünüm ve... Buradayım."

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin