22: Before the Show

2.9K 340 589
                                    

Louis keşke her fırsatta Harry'nin kapısına dayanmaktan birazcık çekinseydi ama hiç çekinmiyordu. Ne kadar yılışık ve yapışkan göründüğü umrunda bile değildi, sürekli yaptığı gibi o sabah da erken saatte zili çalıp sırıtarak beklemeye başlamıştı.

Her okul sabahında olduğu gibi Marvin üst katta çantasını hazırlıyordu, Harry salonda oturmuş kitabını okuyordu ve Beatrice de kahvaltı sofrasıyla uğraşıyordu. Zil sesini duyunca elindeki tabakları masaya bırakıp doğrudan kapıya yönelmiş, Harry'ye fırsat bırakmadan kapıyı açmıştı.

"Günaydın Beatrice," dedi Louis içeri girmek için izin bile almadan. Beatrice de artık onun sık sık bu eve gelmesine alışmıştı, bu yüzden güler yüzle "Hoş geldiniz," diye karşılık verip onu içeriye buyur etti.

Kadın tekrar sofra kurma işlemine dönerken Louis salona geçti, "Günaydın!" diye cıvıldayarak kendini koltuğa, Harry'nin yanına attı. Harry ise kitabı kenara bıraktı, onun bulaşıcı gülümsemesinden nasibini alarak Louis'ye baktı. "Günaydın. Kahvaltı ettin mi?"

"Hayır, sizinle beraber yerim diye geldim erkenden. Sonra belki Marvin'i okula beraber götürürüz, olur mu?"

"Sen beni yine magazine düşüreceksin anlaşıldı," dedi Harry gülerek. "Olur tabi ki, Marvin de çok sevinir."

"Bugün ben yayına çıktıktan sonra zaten magazine gündem olacağız. Bu arada, Marvin nerede?"

"Yukarıda, hazırlanıyor. Birazdan gelir."

Louis Marvin'e göstereceği özel şeyi kahvaltı masasına saklamaya karar verdi ve bu konuyu gözardı edip Harry'nin beline sarıldı. Başını onun omzuna koyup yüzünü boyun girintisine yerleştirirken gülümsedi, "Sırf bunun için sabahın beşinde kapına dayanabilirim." dedi.

Harry boynuna arka arkaya bırakılan öpücüklerden dolayı gıdıklanıp kıkırdamaya başlasa da onu kendinden uzaklaştırmadı. Aksine kollarını Louis'nin boynuna sardı, bir eliyle ense tarafındaki saçlarını okşadı. "Bu sabah çok neşelisin."

"Her zamanki halim. Yani tabi senden sonra."

Harry'den önce gülmeyi bile unutmuştu bir süre. Hayatını sonlandırmayı denememiş/düşünmemişti ama yaşamaktan keyif de almıyordu. Dünyadaki sayılı günlerini geçirmeye çalışıyor, dümdüz yaşıyordu. Kuraklaşan kalbinde yeniden bir şeyler yeşermesi sadece ve sadece bir çift yeşil gözün sayesindeydi.

"Seninle inanılmaz seviyede gurur duyduğumu biliyorsun." dedi Harry onun şakağına bir öpücük bırakırken. "En azından bana kırık bir kalbin başka bir kalbi iyileştirebileceğini kanıtladın."

Louis ortamı yumuşatmak için "Öpücüklerime kandın aslında," dedi ve Harry'nin gülmesini sağladı. Sonra dayanamadı, çenesine ve yanağına ufak buseler bırakmaya başladı.

Bu sırada Marvin hazırlığını bitirmiş ve kıyafetlerini giymiş bir halde merdivenlerden inmişti. Salon kapısının önünde durdu ve birbirlerine sarılıp gülüşmekte olan Louis ile Harry'ye baktı. Louis sürekli Harry'yi öpüyor, Harry ise durmadan onun saçlarını okşuyordu. Kendi dünyalarına öyle dalmışlardı ki, Marvin'i görmediler bile.

Marvin arkasını döndü, salona girmekten vazgeçti. İçindeki rahatsız edici hissin verdiği asabilikle mutfağa girdi ve doğrudan masadaki yerine yerleşti. "Portakal suyumu alabilir miyim Beth?"

"Tabi," dedi Beatrice onun bardağına meyve suyunu doldururken. "Babanı beklemeyecek misin?"

Marvin tabağındaki omleti yamuk yumuk keserken "Yemek isterse gelir, ben çok acıktım." diye karşılık verdi. Bunun fazla ters bir cevap olduğunun farkındaydı ama iyi hissetmiyordu, canı sıkılmıştı.

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin