20: Three Big Questions

2.7K 391 1K
                                    

Sabahın erken saatlerinde Harry hemen yan tarafından gelen telefon sesiyle uyandı. İlk önce duymazdan gelmeye çalıştı ama başaramadı, gözlerini açmadan elini komodinin üstüne attı. Elini rastgele gezdirerek telefonunu buldu, ses kısma tuşuna basarak sessize aldı. Tekrar uykuya dönmeye hazırlanıyordu ki, başka bir telefon çalmaya başladı ve uyumak hayal oldu.

Gözlerini açıp etrafa bakındı. Kendi yatağında değildi, arkasından gelip sıkıca sarılmış olan kollar ise Louis'ye aitti. Harry akşamki yemeği ve yemekten sonra gelip Louis ile birlikte uyuduğunu hatırlarken kendi telefonu tekrar çaldı. Odada iki telefonun birden sesi yankılanınca Louis sessizce küfür etti, kollarını sevgilisinden ayırıp arkasına döndü ve çağrıya baktı. Bilinmeyen bir numara tarafından aranıyordu.

Harry ona "Günaydın," dedikten sonra telefonunu eline aldı ve ufak bir şok geçirdi. "Yirmi üç cevapsız çağrım var."

"Ne?" dedi Louis gözlerini açık tutmakta zorlanarak kendi telefonuna bakmaya çalışırken. "Bende de otuza yakın arama var."

Harry bunun anlamını tahmin etmekte hiç zorlanmadı. "Lanet olsun," diye mırıldanarak ekran kilidini açtı ve tereddütle bildirimlerine baktı. Tam da düşündüğü gibi, başta Ruth olmak üzere birkaç tanıdığından "Harry, neler oluyor, seni haberde gördüm," gibi mesajlar gelmişti.

Louis de onunla aynı anda kendisine gelen mesajlara baktı. Kız kardeşi ona bir haber linki göndermişti ve başlık doğrudan Ünlü Oyuncu Louis Tomlinson'ın Çocuklu Yeni Sevgilisiyle İlgili Her Şey diye atılmıştı.

"Çok özür dilerim," dedi Louis habere bakarken. Her şeyin mahvolacağını biliyordu, hayatının bir çukur olduğunu ve sevdiği herkesi de kendisiyle birlikte çukura çektiğini biliyordu.

Harry "Ne oldu?" diye sordu ama Louis cevap vermedi, sadece gerçekten çok üzgün olduğunu gösteren bir ifadeyle ona baktı. Ne diyebilir, nasıl açıklama yapabilirdi ki? Böyle olacağını bile bile bencilce onu severek her şeye kendisi sebep olmuştu.

Sessizlikten rahatsız olan Harry telefonu onun elinden aldı, haber başlığına baktı ve beyninden vurulmuşa döndü. Kimliğinin açığa çıkması o an için umurunda değildi, başlıktaki çocuklu kelimesine takılmıştı. Buna Marvin'i dahil etmelerine izin veremezdi.

Haberin detaylarına baktı. Louis ile restorandayken çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Kapı aralığından çekilmiş bir fotoğraftı, pek net değildi ama Harry yan dönmüş halde olduğu için tanınabilir haldeydi. Bir sonraki fotoğraf da arka sokakta taksi beklerken sarıldıkları anda çekilmişti.

İsmini Harry Harbour olarak yazmış ve Robert ile olan evliliğinden "Kendisinden otuz yaş büyük bir iş adamıyla evlenmiş," diyerek bahsetmişlerdi. Sonrasında Robert'ın trajik ölümü ve mirasının Harry'ye kalışı da anlatılmıştı. Marvin'in adı geçmiyordu, sadece Robert Harbour'ın oğlu olarak bir kez anılmıştı.

Harry habere sessizce bakarken Louis'nin gözleri dolmaya başladı. Harry'yi kaybetmek istemiyordu, onu hayal kırıklığına uğratmış olmak istemiyordu. "Fotoğrafların çekilmesi de, haberler düşmesi de benim suçum."

"Seni bunların olacağını bilerek sevdim." dedi Harry başını onun omzuna koyarken. Louis'nin elini kendi avuçlarının arasına hapsetmişti. "Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum, bunun yaşanmasını istemezdim ve hiç hoşuma gitmiyor ama seni suçlamıyorum."

"Çok bencildim, seninle ev dışında bir yerlerde özgürce dolaşabilmek istemiştim özür dilerim. Ünlü olduğum günden beri özgürlüğümün olmadığını kabullenmem gerekirdi. Seni de bunun içine sürükleyeceğimi bile bile çaresizce beni sevmeni istedim."

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin