Harry için bütün geçmişini birinin önüne dökmek, duygularını açığa vurmak, birine sarılıp ağlamak o kadar eski bir duyguydu ki, hem bunu yeniden yapabildiği için seviniyor hem de rahatlıyordu. Her şeyini bilen ve her duygusunu eksiksiz anlayan tek insanı, Robert'ı kaybedeli yıllar oluyordu. Ama artık Louis de onun hakkında çok şey biliyor, duygularını aşağı yukarı anlayabiliyordu.
Bu yüzden Harry ona sarılıp ağladıktan sonra kendini çok tuhaf hissetmiş, "Ben biraz yalnız kalmak istiyorum." diyerek evden çıkıp gitmişti.
Louis onu anlıyordu, yaşadıklarını yıllarca içinde tutan biri kendini zar zor başkasına açıp bunları anlattığında hem rahatlar, hem de içten içe suçluluk duyardı. Artık o yükü kendi başına taşımadığı için ferahlamış hisseder fakat başkasına güvendiği ve kalkanlarını indirdiği için korkardı.
Harry bu duyguların ikisini de en üst seviyede yaşıyordu. Aynı zamanda Louis'yi de düşünüyordu, o zaten kırılmış ve yaralanmış bir insandı bir de Harry'nin yıkılmış hayatını toparlamaya güç bulamazdı.
Öylece duvara dalmış bunları düşünürken Marvin'in "Altı harfli, soldan sağa, bir kumaş türü?" demesiyle kendine geldi. Onunla birlikte salonda yerdeki halıya oturmuş bulmaca çözüyorlardı.
"Hangisi, bakayım?"
"Bu işte, K harfiyle başlıyor. Aa, kadife! Hayır ya, uymuyor."
Harry "Kaşmiri denesene." dedi. "Bak, alttaki kelimeyi buluyoruz böylece. Gazap."
"Evet, çok mantıklı!" Marvin hızlıca kırmızı kalemiyle iki kelimeyi de yazdı, sonra bulmacanın yan kısmına geçti. "Bunu da buldum baba bak! Opera."
"Hmm, aferin bebeğime."
"Şu kelime çıkmadı hâlâ, sinir oldum."
Tam o sırada zil çaldı, Harry kucağındaki yastığı yere koyup ayağa kalkarken "Diğerlerini yap, o da çıkar şimdi." dedi. Hemen sonrasında Marvin bir kelime daha bulmuş ve "Portre!" diye bağırmıştı.
O bulmacayla uğraşmaya devam ederken Harry kapıyı açtı ve Louis ile karşılaştı. Üzerinde bir takım forması, altında siyah eşofman altı vardı. Onu görmeyi beklemiyordu Harry, her ne kadar onun için her şeyi yapacağını söylemiş olsa da bir süreliğine vazgeçer ve kendine odaklanır diye düşünüyordu. "Oh, merhaba."
"Merhaba." dedi Louis gülümseyerek. "Marvin evde mi?"
Harry "Marvin mi?" diye sordu şaşkınca. Louis başını sallarken sarışın çocuk salondan çıktı, "Hoş geldin Louis!" diye bağırarak kapıya koştu. "Benim için mi geldin?"
"Evet, senin için geldim. Futbol sözüm vardı, unuttun mu?"
Marvin bu sonra seninle futbol oynarız lafını daha önce eski karşı komşularından, halasının sevgilinden, hatta hayatında sadece iki kere gördüğü aile avukatından bile duymuştu ama ilk defa cidden biri sözünü tutuyordu. "Unutmadım! Oynayabilir miyiz baba?"
Harry bunun oğlu için ne kadar büyük bir olay olduğunu ve ne kadar sevindiğini görünce istemsizce gülümseyerek "Tabi ki," dedi kapının önünden çekilirken. "İçeri gelsene Louis."
Marvin "Ben hemen formamı giyip topumu alıp geliyorum." dedi ve merdivenlere koştu. "Ve uyarmana gerek yok baba, dikkat ederim!"
"Dikkat et demeyecektim, merdivenlerde koşma diyecektim." diye seslendi babası onun arkasından. Ama sarışın çocuk yok olmuştu bile. Harry yüzüne yayılan tebessümüyle kapıyı kapatarak Louis'ye döndüğünde Louis sırıttı, kollarını iki yana açtı. "Sarılabilir miyiz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THERE YOU ARE
FanfictionÖlen bir yakının yasını tutarak kendini her şeye kapatıp içten içe yaşlanmış bir insan ve genç yaşta ünlü olmanın verdiği ağırlıkla kendini alkole vermiş bir oyuncunun hayatları; tam kopma noktasında kesişti.