25: Donny

2.4K 280 305
                                    

Harry ve Louis, cuma günü Marvin'i de okuldan aldıktan sonra direkt yola çıktılar. Beverly Hills'ten Doncaster'a gitmek uzun sürdüğü gibi bir de dolambaçlıydı. Los Angeles'a kadar birlikte arabayla gittiler. Bu yarım saatlik yolculuğun ardından Los Angeles'tan uçağa bindiler. Havaalanında üçü birlikte yürürken fotoğrafları da çekilmişti, farkındaydılar. Louis Marvin'i korumak için epey çaba göstermişti, en azından onun yüzünü çekmediklerini umuyordu.

Los Angeles'tan Manchester'a kadarki uçuş tam on altı saat sürdü. Cam kenarında Marvin oturuyordu. Yolun büyük bir çoğunluğunda oyun oynamıştı. Louis ve Harry bir kulaklığı paylaşarak film izlemiş, müzik dinlemiş ve bir süre sonra da uyumuşlardı.

Uçaktan indiklerinde Louis bir araba kiraladı ve Manchester'dan Doncaster'a kadar kendisi kullandı. Bu upuzun yolculuğun sonuna gelip de Louis'nin büyüdüğü sokaklara ulaştıklarında akşam olmuştu. Marvin arka koltukta uyuyordu, uzun yol yeterince yorucuydu zaten; bir de saat farkı olunca tüm enerjisini kaybetmişti.

Evine yaklaştıkça yoğun duygularının baskısına uğrayan Louis gergin görünüyordu. Harry onun bir elini tutarak ona destek olmaya çalıştı. Aklını annesinden ve kardeşinden uzaklaştırabilmesi için "Mark'a baba diyorsun, değil mi?" diye sordu.

"Evet. Annemle boşandıktan sonra diğer kardeşlerime nasıl davrandıysa bana da öyle davrandı, o yüzden baba diyorum. Diyordum yani, bir süredir görüşmüyorum hiçbiriyle, biliyorsun. Geleceğimizi duyunca çok sevindi."

"Ailenle tanışmayı zaten istiyordum ama buraya gelmemize en çok ailenle tekrar iletişime geçeceğin için sevindim. Onlar da sen de çok yıpranıyordunuz."

Louis başını salladı, "Hepsini çok özledim." diye itiraf etti. Kötü imajından etkilenmesinler diye, Louis'nin yas tutarken mahvolmuş halini görüp onlar da kendilerini bırakmasınlar diye kendisini tüm ailesinden soyutlamıştı. Şimdi imajı düzeliyordu ve kendisini toparlamayı başarmıştı. Bu haliyle kardeşlerine kötü örnek oluşturmazdı, Mark'ı üzmezdi. Onları tekrar görmek için cesaretini toplamasını bu düşünceler sağlamıştı.

Çocukluğunun geçtiği evin önüne arabayı park ettikten sonra hemen inmedi, biraz durup derin nefesler alarak kendisini hazırlama çalıştı. Sonra hem Harry'yi daha fazla bekletmek istemediği için, hem de arka koltukta uzanmış uyuyan Marvin'i bir an önce yatağına ulaştırmak istediği için çok fazla öyle durmadı. Emniyet kemerini çıkarıp kapıyı açtı. "Marvin'i uyandıracak mıyız?"

"Kıyafetlerini değiştirmesi lazım, mutlaka uyanacak zaten. Sizinkilerle selamlaşsın sonra hemen uyuturum ben onu tekrar."

"Tamam, sen onu kaldır ben arkadan bavulları alayım o zaman."

Harry başını sallayarak onunla birlikte arabadan çıktı, arka tarafın kapısını açıp Marvin'e seslendi. Sarışın çocuk zaten bölük pörçük olmuş uykusundan uyanmakta hiç zorlanmadı. Ellerini yumruk yaparak gözlerini ovuşturdu, "Neredeyiz baba?" diye sordu.

"Louis'nin babasının evine geldik bebeğim. Akşam oldu. İçeriye girelim sonra hemen uyuyacaksın, söz. Gel hadi."

Marvin esneye esneye dışarıya çıktı ve Harry'ye sarılıp başını onun karnına yaslayarak yeniden gözlerini kapattı. Harry onun bu haline güldü, tek eliyle oğlunun saçlarını okşarken bir yandan da Louis'nin iki bavulu bagajdan çıkarmasını izledi. Louis'nin ailesi Marvin'den haberdar mı diye merak etti, sonra hemen magazin haberlerinde yazılanları hatırladı. Elbette biliyorlardı.

Louis de bavulları alınca üçü birlikte evin kapısının önüne yürüdüler. Evin ön tarafında bahçe yoktu, giriş kapısı doğrudan sokağa açılıyordu. İki katlıydı, tuğla görünümüne sahipti ve kapısı yapraklarla yapılmış bir çelenkle süslenmişti.

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin