12: Your Love

2.7K 409 1.2K
                                    

Saat gece yarısını çoktan geçmişti, Marvin babasının yatağında uyumuş muhtemelen beşinci rüyasını falan görüyordu ama Harry hâlâ ayaktaydı. Yatak odasının terasında oturmuş dışarıyı izliyordu. Son zamanlarda sık sık uykusu kaçar olmuştu, sebebi de apaçık Louis'ydi aslında. Onun hakkında düşünmeyi kesemiyordu.

Bakışlarını karanlık gökyüzünde gezdirirken sokaktan gelen sesleri duyunca aşağıya doğru eğildi. Louis sokağın ucundan oraya doğru yalpalayarak yürüyor, ne olduğu anlaşılmayan bir şarkı söylüyordu.

Harry onun yine sarhoş olduğunu anlamakta hiç zorlanmadı, ki zaten böyle olacağını tahmin de etmişti. Hızlıca terastan kendi odasına geçti, dolaptan uzun bir hırka alıp giyerken Marvin'i göz ucuyla kontrol etti ve odadan çıktı. Hem hızlı hızlı basamaklardan aşağıya iniyor, hem de hırkasının düğmelerini ilikliyordu. Birkaç kere kendi ayağına takıldı ve düşecek gibi oldu ama kendini tutmayı başararak kapıya kadar sorunsuzca ulaştı.

Evinin anahtarlarını da alıp dışarıya fırladığında Louis ondan biraz uzaktaydı. Harry'nin gelişini fark edip adımlarını ona yönlendirmiş, şarkıyı daha yükses sesle söylemeye başlamıştı.

"Düşerken göremiyorum,
Kendimi kaybediyorum.
Ama sonra senin çağırdığını duyuyorum."

Harry öne doğru iki büyük adım atıp onu kollarından yakaladı, "Sessiz ol, lütfen." dedi onu ayakta tutmaya çalışırken. Ama Louis onun dediğini dinlemiyordu bile; artık az öncekinden de yüksek sesle, doğrudan ona bakarak şarkı söylüyordu. "İşte oradasın, işte oradasın. Kollarını açmış halde, oradasın."

Gecenin ıssızlığında sesi yankılanarak dört bir yana dağılırken Harry tek kolunu onun beline sardı, boştaki eliyle ise ağzını kapattı. "Sessizlik yarışı oynuyoruz, tamam mı? Sessiz olmaya çalışacağız. İlk konuşan kaybeder."

Louis alkolün de etkisiyle hafif kızarmış olan gözlerini ona çevirdi, büyük bir ciddiyetle başını salladı. Harry sarhoşların ve çocukların beyninin aynı şekilde kandırılmaya müsait olduğunu böylece deneyimlemiş oluyordu. Bir sarhoşa bakıcılık yapmak çocuğa bakmak gibiydi ve kendisi de bu işte epey iyiydi.

Onun sessizliğe gömülmesini sağlamanın verdiği rahatlıkla Louis'nin evine doğru yürüdü. Cidden bu kadar çok sarhoş olup yine de evin yolunu bulabiliyor olmasına hayret ediyordu.

"Anahtarların nerede?" diye sordu kapının önüne kadar geldiklerinde. Louis işaret parmağını ona doğru çevirip "Hehehehe!" diye güldü. "Konuştun, ben kazandım."

"Evet, sen kazandın. Ödül olarak bir bardak sıcak çay alacaksın, şimdi bana anahtarlarını da verir misin?"

"O ne biçim ödül!" diye sızlandı Louis elini cebine atarken. Birkaç bozukluğu ev anahtarı sanarak Harry'ye uzattı, gözleri yarım yamalak kapanıyordu.

"Bu anahtar değil," dedi Harry bozuk parayı ondan alırken. Paraları tekrar Louis'nin cebine soktu ve ceplerini karıştırarak anahtarı aradı. Bu sırada Louis kıkırdıyor, "Gıdıklanıyorum!" diye bağırıyordu.

Harry sonunda evin kapısını açmayı başarınca hemen onu içeriye aldı, kapıyı kapattı. Louis'nin salonda yalnız başına oturmayacağını biliyordu, bu yüzden orayı pas geçip doğrudan yatak odasına yöneldi. "Miden bulanıyor mu?"

"Hayır, usturuplu içtim bugün."

"Aferin sana," dedi Harry kendini tutamayıp gülümserken. Güldüğünü ona belli etmemeye çalışarak banyoya geçti ve suyu açtı. "Gel, yüzünü yıkayalım."

Louis "Ben temizim zaten!" diye bağırdı ama lafı önemsenmedi. Harry birkaç kez avucuna su doldurup onun yüzünü yıkadı, sonra suyu kapatıp havluyla yüzünü kuruladı.

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin