4: Drunk

2.9K 420 2.2K
                                    

"Dikkatli ol, uslu davran. Yarın seni almaya gelirim." dedi Harry birkaç blok ötedeki büyük evin kapısının önünde öylece dururken. Marvin ara sıra en yakın arkadaşı Alfie'nin evinde yatıya kalırdı, bu da o akşamlardan biriydi.

"Görüşürüz baba, merak etme yaramazlık yapmam!" Marvin parmak uçlarında yükselince Harry ona doğru eğildi ve oğlu yanağını öpene kadar bekledi. Ardından kendisi de onun yanaklarını öpüp başını okşadı. "Hadi git, üşüme."

Marvin ona el sallayıp evin içine girerken kapıda duran iki kadın aynı anda Harry'ye dönüp gülümsediler. "İçeri girip bir kahve içmek istemez misin?"

"Hayır, teşekkürler. Bir an önce eve dönsem iyi olur."

"Merak etme, bir sorun olursa anında ararız."

"Teşekkür ederim, görüşmek üzere." Alfie'nin annelerini başıyla selamladıktan sonra arkasına döndü ve arabasına ilerledi. Normalde bu kadar kısa mesafede araba kullanmazdı ama hava karanlıkken Marvin ile sokakta yürümek istememişti.

İki arkadaş birbirlerinde yatıya kalmayı çok seviyorlardı. Bazen Harry Marvin'i onlara bırakıyordu, bazen de Alfie'yi eve çağırıyordu. Alfie'nin iki annesi de iyi insanlardı, onlara güvenebiliyordu.

Arabayla kendi evinin olduğu sokağa girdiğinde sol taraftaki bir karartı dikkatini çekti. Durdu, pencereden dışarıya baktı. Louis palmiye ağaçlarıyla çalıların arasında bir yerde oturmuş, başını ağaca yaşamıştı. Sızmış gibi görünüyordu.

Arabanın motorunu durdurmadan kapısını açtı ve aşağı indi. Louis'ye doğru yaklaştıkça gördüğü kişinin o olduğundan daha da emin oldu. Yanında ikisi tamamen boş olmak üzere üç tane içki şişesi vardı.

"İyi misin?" diye sordu ona doğru yaklaşırken. Sorduğu soruya cevap alamadı ama Louis'nin gözleri açıktı, tam olarak sızmış sayılmazdı. Harry onun önünde yere çömeldi, iki kez parmağını şıklattı. "Louis, buraya bak, iyi misin?"

"Gürültü."

"Gürültü?" diye sordu Harry. Daha da kısık düzeyde konuşmaya çalıştı. "Sesim seni rahatsız ediyor mu?"

"Asla."

"Tamam, buraya kendi isteğinle mi oturdun?" Düşüp düşmediğini anlamaya çalışıyordu ama Louis cevap vermek yerine gözlerini kapattı. Harry dizlerini çimlere yaslayıp ona yaklaştı ve onun başını öne doğru çekip herhangi bir yaralanma var mı diye kontrol etti. Ama Louis bunu o anki kafasıyla yanlış anlayarak hemen kollarını ona sardı, başını onun omzuna bıraktı.

Harry yanlış bir hareket yapmamaya çalışarak ona sarılırken yeniden "İyi misin?" diye sordu. "Solgun görünüyorsun, gel seni evine götüreyim."

"Yoruldum. Midem bulandı."

"Tamam, eve gidelim dinlenirsin."

"Kafam yoruldu." Louis geriye çekilip yine ağaca yaslandı ve yarısı dolu olan şişeyi eline alıp ağzına dayadı. Harry elini onun elinin üstüne koyup "Bence bu kadar yeterli," dedi. Kendisine gözünü bile kırmadan bakan Louis'nin elinden şişeyi aldı, kenara bıraktı. "Evinin anahtarını verir misin?"

"Cepte."

"Hangi cebinde?"

"Bilmem."

Eliyle Louis'nin pantolonunun iki ön cebini yokladı ve içi dolu olan cebe elini sokup anahtarı çıkardı. Telefonu ve cüzdanı da hala cebindeydi, neyse ki kimse bir şey çalmaya çalışmamıştı. Onları da çıkarıp kendi cebine koydu. "Teşekkür ederim, hadi gidelim. Sana güzel bir çay yapayım, rahatlarsın."

THERE YOU AREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin