"Mumlar, çiçekler... Yok ya, mum fazla oldu." Louis kendi kendine konuşarak masaya baktı. Mumlukları masadan almaya çalışırken yanlışlıkla ateşe değdi ve yanarak elini geri çekti. Sağa sola hızlıca sallayarak elini soğuttu. Tam o sırada kapı çalınca daha da panikledi, hızlıca mumları olduğu yerden aldı, üfleyerek söndürdü ve mutfağa götürüp bir kenara attı.
Koşarak kapıya giderken neredeyse basamaklara takılıp düşüyordu. Kendi şaşkın haline kendisi bile gülmek istese de heyecanı ağır bastığı için gülemedi. Kapının önüne kadar sorunsuzca geldi, kulpu tutup çevirirken derin bir nefes aldı.
Kapının önünde siyah pantolonu ve geniş gri kazağıyla duran ve etrafına bakınan Harry'yi görünce aldığı nefesi geri vermeyi bile unuttu. İstemsizce alt dudağını dişlerinin arasına aldı, hayallerinin oyuncağını görmüş çocuk gibi ona baktı.
"Merhaba," dedi Harry onun ses çıkarmayacağını anlayınca. Böylece Louis kendine gelmeyi başardı, sahte bir öksürükle boğazını temizleyip "Hoş geldin," dedi. "İçeri geçsene."
"Tamam..."
Harry sessizce içeriye girdi, direkt karşısına çıkan salona doğru bir bakış attı. Daha önce bu salonda Louis'yi yerde baygın gördüğünü hatırlayınca canı sıkıldı ama gelir gelmez modunu düşürmüş olmamak için gözlerini kaçırdı. "Mutfağa mı?"
"Hayır, bahçeye. Gerçi mutfak da güzel olurdu, bana az sarhoşluk çayı yapmadın orada." dedi Louis gergince gülümseyerek. Pot kırıp kırmadığını anlamak için hemen Harry'nin yüzüne baktı ama Harry ondan daha erkenciydi, Louis'nin kontrol edeceğini anlayınca gülümsemişti bile.
Birlikte salondaki birkaç basamaktan çıktılar, bahçeye açılan cam kapılardan geçtiler. Normalde Louis'nin bahçesi bomboştu, yemek masası sadece mutfaktaki L şeklindeki koltuğun önündeki ufak masaydı. Eve geldiğinden beri eşya falan almak istememiş, var olan mobilyayı bile kullanmamıştı.
Fakat o akşam Harry yemeğe gelecekti ve Louis onu mutfakta ağırlayamazdı! Hemen bir mobilya mağazasından bahçeye uygun şık bir yemek takımı getirtmişti. Masa örtüsü, servis takımı gibi bir sürü şey alması gerekmişti.
"Çok güzel görünüyor," dedi Harry bir sandalyeye otururken. "Uğraşmasaydın keşke bu kadar, zahmet oldu."
"Kesinlikle olmadı. Şimdi ben şey yapayım..." Bir elini beline koydu, diğeriyle başını kaşıdı. Ne yapacaktı? Yemekleri mi getirmesi gerekiyordu yoksa başka bir şey mi ikram etmeliydi?
"İyi misin?"
"İyiyim, iyiyim." Heyecandan öleceğim.
"Emin misin?"
"Değilim ya." Louis ofladı, onun karşısındaki sandalyeyi çekip karşısına oturdu. "Biliyorsun her yerde fotoğraflarımızı çekerlerdi o yüzden restorana falan götüremedim seni, evde ağırlamak istedim ama yemin ederim hiç anlamıyorum bu işlerden. Muhtemelen mahvedeceğim, önceden mazeretimi sunayım bari. Ne yapacağımı bile bilemiyorum."
Harry gülümsedi, sandalyesini geriye ittirerek ayağa kalktı. "Yemekleri getireceğiz, içecekleri koyacağız ve oturup yemek yiyeceğiz."
"Tamam dur, sen otur."
"Yabancı değilim Louis, yardım etmek istiyorum. Gel." Harry ona elini uzattı, Louis'yi ayağa kaldırdıktan sonra ellerini ayırdı ve ceplerine yerleştirdi. "Eğer daha iyi hissedeceksen, ben de ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
"Daha ilk beş dakika bile dolmadan batırdım resmen."
Harry "Batıracak bir şey yok, gerilme." dese de birlikte mutfağa girdikleri anda gerilme demek için çok geç olduğunu anladı. Bir kenara atılmış mumlar, yerdeki güller, masanın üzerinde duran servis takımı kutuları ve birkaç farklı masa örtüsü Louis'nin heyecanını ele vermişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THERE YOU ARE
FanficÖlen bir yakının yasını tutarak kendini her şeye kapatıp içten içe yaşlanmış bir insan ve genç yaşta ünlü olmanın verdiği ağırlıkla kendini alkole vermiş bir oyuncunun hayatları; tam kopma noktasında kesişti.