Kilisenin kapılarına yaklaşırken hislerim beni geriye çekiyordu. Ancak iradem herşeye karşı koyacak kadar güçlüydü.
"Kendine gel onlar senin ailen"dedim. kendime gelmek için. Ama artık bu yalana hiç bir hücrem dahi inanmıyordu.
Onlar değişmişti. Belki de sadece kızgındılar. Belki de öğrenmişlerdi yalan söylediğimizi. Onlara gerçeği söylememiz gerekti belki de.
"Senin suçun!kızı dışarı kendi ellerinle bıraktın. Dönmezse şaşmam"
Sesler kiliseye yaklaştıkça artıyordu. Birileri kapıya yaklaşmış konuşuyordu.
"Haklısınız" dedi
Bu ses tanıdıktı her kimse tanıdıktı sesi. Rebecca olabilirdi. Evet onun sesine benziyordu.
"Her neyse kapıda bekle. Bir hareketlenme olursa haber ver" dedi.
Ardından sesler kesilmişti. Beni arıyorlardı. Beni bekliyordu. Ne yapacaktım?geri dönmek için çok mu geçti?
"Umarım gelmezsin kathi" diyen yakındaki sesle bir ağaca yaslandım. Evet emindim artık bu rebecca'ydı.
Karşısına çıkmalı mıydım?belki de biraz beklemeliydim. Netice de o da rahibe rain'e benim kadar güvenirdi.
At koşuşturma seslerini işittiğimde saklandığım ağacın arkasına iyice sindim. Kimdi bu saate gelen?
"Aman tanrım rahip teo"dedi rebecca. Ve koşmaya başladı.
At arabası köşeyi dönmeden arabanın önüne çıktı. Araba yavaşlarken arka kapı açıldı ve rebecca elindeki gaz lambasıyla içeriye girdi.
Duymak için biraz yakınlaştım. Beni fark etmemeleri içinde büyük bir uğraş veriyordum ayrıca. Arkadan kapıya yaklaştığımda ay ışığından yararlandıkça yolun kenarındaki at arabasının kapısına dayadım kulaklarımı.
"Efendim içeride lanetli bir şey var size bahsettiğim gibi öyle korkunç bir koku varki her yerde. İçeri girdiğinizde anlayacaksınız ne demek istediğimi zaten şimdiden iki rahibe kayıp."dedi ve sustu.
"Kayıp olanlar kimler?" dedi rahip teo.
"Katharine ve mia"dedi tek çırpıda rebecca.
"Oraya girmek zorundayız rahibe üzgünüm." dedi ve at arabasına seslenmek için kapıya iki kere vurdu. Bu vuruşla kapıdan iki adım uzaklaştım.
Ve ardlarından açılan kapıdan içeriye girdim. Kapıyı açan rahibeleri elindeki gaz lambalarının ışığından tam olarak seçemesemde beni hayretle incelediler.
Arabaya yaklaşıp rahip teo'nun yanına ilerledim. Arabadan inen rebeccayla karşılaştığımda o da şaşkındı.
"Rahibe?" dedi ve şaşkınca bana baktı.
"Nerelerdeydin sen?" dedi ve iyice baktı yüzüme.
"İyiyim efendim sadece mühim bir işe gitmek zorunda kaldım." dedim.
"Birşey oldu sandım" dedi ve ağlamaklı sesini bastırdı. Ardından bizi dinleyen rahip teo'ya selam verdim kafamla. Ardından konuştum.
"Efendim" dedim.
Sükunetle beni inceledi ardından konuştu. "Burada kötü şeyler sezinliyorum rahibe doğru mu?" dedi ve bana baktı.
Beni izleyen rebecca'ya döndüm bende. Ardından kafamı önüme eğip konuştum. "Gecenin karanlığından başka kötülük yok bu kapıda" dedim.
Ardından kilisenin kapısından içeri girdim. İçeriyi pis bir koku esir almıştı. Öyle havasız kalmıştı ki sanki daha önce hiç oksijen girmemiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessiz
HorrorKapıları sürgülü bir gerçekti. Kimse görmüyordu. Duvar siyahtı,kapı siyahtı. Kimse görmüyordu onun gördüğünü. Gözlerinin önündeki şeyi görememişlerdi. "O burada" dedi dean ve elindeki meşaleyi etrafa salladı. Rahip beveryn'se yıkılmış bir şekilde e...