16

43 10 24
                                    

Belki demek çok zordur.

'Belki istedim.'
'Belki isterdim'
'Belki...

Ucu açık bir sürü şeyle doldurabilirdik onun sonunu.

Görmek istediğimiz dünyanın anahtarları üstümüze kilitlenmiş kapıların üstünde aslında.

Beveryn içeri girmeden öylece bekliyordu.

Sam'de ayağa kalkmış bana bakıyordu. Herkes bana bakıyor cevaplamamı istiyordu. Belki herkesin istediği cevabı verip onları bu zahmetten kurtarabilirdim.

Ama cevap vermek için bir harekette bulunmayan beynim beveryn'le bakışmamızı uzatıyordu sadece.

Sam,"Beveryn lütfen saçma sorular sormaktan vazgeç." dedi. Ve yerdeki tepsiyi alıp dışarı çıktı.

Beveryn öylece kalmıştı.

"Hadi siz yukarı çıkın bu gece ben buradayım." şişman adam içeri girmişti.

Belki en sağlıklısı bu olacaktı. Sandalyesinde ses çıkarmadan yere bakan mia'ya döndüm. O kadar masumdu ki...

Derin bir nefes alıp dışarı çıktım. Karşımda bana bakan merdivenlere korkarak baktım. Çıkabilecek kadar henüz iyi değildim.

Rebecca'yı yanı başımdan geçip giderken gördüğümde onun arkasından şaşkınca bakabilmiştim sadece.

Duvara elimi dayayarak çıkmaya başladım. Beveryn'de yanımdan geçip gittiğinde anlayamamıştım.

Onlara kötü birşey mi yapmıştım?hele ki rebecca ona ne yapmıştım?

Açık alana geldiğimde kimseyi oralarda görememiştim.

"Ondan uzak dur."ses biraz boğuk gelse de samanlığın arkasından geldiği belliydi. Kimdi ki?

Kapı dinlemek günahtır. İçimden bir anda patlayan cümleye kafa salladım ve ilerledim dışarıya doğru.

Dışarısı soğumuştu,kış artık eskisinden hızlı sarıyordu bu kasabayı. Evlerde erkenden yanan dumanlar artık uzak gözükmüyordu o kadar da.

Şehir belki de daha yakındaydı. 'Yapma kendini hayal dünyasına atma' dedim kendi kendime.

Aslında bunlar belki de bana dayatılan hayallerdi. Gerçek ben ne istiyordu?gerçek ben kiliseye dönmemi istiyordu.

'Rain' iç sesim de bile onun adını söylerken bir saygı hissetmiştim. Ona saygı duymamak imkansızdı herhalde.

Bütün herkes ilk geldiğinde rahibe rain için gelirdi. O kadar sevimli nazik bir kadındı. On yaşımdayken ona o kadar saygı duyardım ki bir keresinde beni uyarmıştı.

" güven;karşılıksız bırakılmayınca güven olur. Bana fazla güvenme karşılık veremem."

Gözyaşım çenemden yavaşça süzülüp yere dökülmüştü.

Hayır ağlamamalıyım o bana öğretmişti bana ağlamamayı. Ellerim titrerken hali hazırda bekleyen göz yaşlarını elimin tersiyle sildim.

Bu sırada köşkün önüne gelmiştim. Merdivenlerden çıkıp,aralık kapıdan içeri girdim.

Arkamdan yeniden kapıyı aralık bırakıp içeri girdim.

Mutfağa girdiğimde kimsecikler yoktu. Sadece duvarın ortasında olan bir şömine yanıyordu.

Dizlerimi kırıp hemen önüne oturmuştum. Ellerimi öne doğru uzatıp avcumu açmıştım. Sıcaklık tüm kaslarımı rahatlatırken istemeden huzurlu olmuştum.

sessizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin