Yemek masasında uzun bir sukunetle sadece çatal kaşık sesleriyle yemeğimizi yiyorduk. Bu masaya ilk oturduğumda hissetiğim şeyler şimdi aklımdan geçip gidiyordu. Düşüncelerimi bölen beverynin sesi olmuştu.
"Aslında o gece sana böyle birşey sormamalıydım." dedi. beveryn, oldukça sinirli bir şekilde elindeki çatalı elinden indirip gözlerini masada bana odakladı.
Onu oturduğum yerden net olarak göremesem de bütün masanın ona odaklandığını görebiliyordum. Zaten başka da odaklanacak birşeyleri yoktu.
Dean karşı köşemdeki sandalyeden bana odaklanmıştı. Olayı anlamaya çalışır gibi gözlerini bir bende bir beveryn'de gezdirdi.
Bende gerilediğim sandalyede biraz ileri kayıp masada onu net olarak görmeye çalıştım.
"Saçma bir soruydu ama..." kafasını iki yana salladı ve yeniden eğdi kafasını. 'Ama'diyebildi içimden bir ses ama'nın sonunun güzel bitmediği tarafındaydı.
"Ama ne beveryn?"dedi sam beveryn'nin hemen yanında oturuyordu. Beveryn bu ani çıkışmaya karşılık gözlerini büyüttü. Ancak cevap vermedi.
"Onu bildiğin suçladın." sam sesini her kelimesinde daha yükseltiyordu. Sam'in yüzüne baktığımda kaşlarını çatmış öfkeli bir şekilde beveryn'e bakmayı sürdürdü.
Rebecca bana döndü o da birşey anlamamıştı. Ancak cevap vermek istedim benim üstümden tartışılıyordu.
"Uzatmayın lütfen dün dün de kaldı." dedim. Sam derin bir nefes verdi ve bana baktı. Gözlerini öfkeli bir şekilde bana dikti. Bende ona çok sakin bir şekilde bakmayı sürdürdüm.
Derin nefes verdi ve gözlerini benden çekip masadan kalktı. Arkasından kalkacakken beveryn'nin sesi yükseldi.
"Biraz kendi halinde olması daha iyi." dedi ve masadan kalkmadan beni yerime yeniden oturturdu.
"Neler dönüyor burada?" dedi dean anlamaya çalışır bir şekilde. Cevap vermek yerineyse bakışlarımı önümdeki tabağa eğmeyi tercih etmiştim.
"Onu suçladım." dedi beveryn oldukça sakin bir şekilde. Az önceki halinden pek bir eser kalmamıştı.
"Ne için?" dedi bu sefer anne.
Bakışlarımı eğdiğim yerden ona baktım. O'ysa pek umrunda olmadığını belli eden bir ifadeyle bana bakmayı sürdürdü.
"O kızcağızı onun bu hale getirdiğini söyledim" dedi ve sessizleşti. Şimdi o da bakışlarını önüne eğmişti.
"Sorun değil" dedim sesimi oldukça gür çıkarmaya çalışarak. Aslında sorundu.
"Sen beveryn misin?" dedi rebecca. Gözlerimi devirdim ona söylememiştim.
Beveryn başını aşağıya yukarıya salladığında hızlıca yerinden kalktı ve saygı gereği yaptığımız şeyi yaptı. Ellerini öptü ve önünde diz çöktü.
Bense masadan hızla kalktım. Mutfaktan çıkıp merdivenlere yöneldim. O sırada koluma dolanan ellerle durduruldum.
"Üzülme." dedi ciddi bakışlarının altında. Derin bir nefes verip gözlerimi ondan kaçırdım. "Bu böyle olmayacak dean en iyisi bizim gitmemiz." dedim.
Gözlerini benden alıp başka bir yere odakladı. "Merak etme!her zaman bir çözüm vardır." dedi.
Kolumdaki eli ellerime kayıp sıkıca tuttu. Gözlerimi yeşillerinde gezdirdim. "Gitmeni istemem." dedi.
Şaşkındım gerçekten ciddi miydi?
"Benden nefret ettiğini düşünüyordum" dedim elimde olmadan.
Gözlerini kaçırdı ve ellerini geri çekti üzerimden. "Yani nefret etmek denmez buna " dedi ve boğazını temizledi ellerini ön ceplerine koydu.
"Öyleyse,sevindim"dedim.
Dudakları kıpraşır gibi oldu ancak yeniden düz bir çizgi gibi kaldı.
"Sen nefret ediyor musun peki benden?" dedi sormaktan çekinen bir sesle. Aslında ondan nefret etmiyordum.
"Sorduğum da soru sen rahibesin kimseden nefret etmezsin." dedi kendinden emin bir şekilde.
Evet doğruydu bir öğretilen şeyde buydu. "İnsanları insan olduğu için sevin!" ama aslında bu kuraldan dolayı değildi nefret etmeme nedenim birinden nefret ederek zamanımı boşa harcamamak tek amacım.
"O kadar emin olma."
Merdivenleri ona sırtımı dönüp çıkmaya başladım. Arkamdan baktığını hissetsem de dönmedim ona.
Merdivenleri çıkarken düşündüğümse buradan nasıl gitmekti?arkamda bıraktıklarım sadece kilisedekiler miydi?peki ya neden içimde birşeyler bunların tek nedenler olmadığı yönündeydi.
Kapısı kapalı kapıya yaklaşıp derin bir nefes aldım. Elimi yumruk yapıp kapıyı çaldım. İçeride küçük bir haraketlenmenin ardından kalın bir ses haykırdı.
"Gir"
Kapıyı açıp içeri girdiğimde yatağının köşesine sinmiş bana bakan sam'e gülümsedim.
O'ysa yüzüme şaşkınca baktı. Hemen yüzümü düzeltip içeriye doğru adımladım. Oda oldukça boştu. Hatta benimkinden bile boştu. Sadece bir yatak ve köşede masaya benzer birşey dışında pek birşey yoktu.
Hatta şömine bile yoktu buna üzülmüştüm. Ben yan odada sıcak sıcak yatarken o burada belki üşümüştü. Onu seviyordum dost sevgisi buydu sanırım.
"İyi misin?"dedim gözlerine odakladım bakışlarımı ancak o bakışlarını benden kaçırdı.
"Evet iyiyim, biraz yalnız kalmak istiyorum." dedi.
Anlayamıyordum neden böyle kaba davranmaya başlamıştı ki şimdi?ona ne yapmıştım?
"Bana mı sinirlisin?" dedim dayanamayıp. Gözlerini kaçırdığı yerden bana çevirdi ve kaşlarını şaşkınlığını belli eden bir ifadeyle kaldırdı.
"Gerçekten mi?" dedi hafif gülümseyip ne yapmaya çalışıyordu?
Anlamaz bir şekilde ona baktığımda dişlerini göstermeden dudaklarını iki yana genişletti
Ardından hemen kendini düzeltip yataktan çıktı. Karşıma geçti uzun boyunun yanında küçücük hissetmiştim kendimi.
"Sana kızmadım kath"
Bana sinirli bakan gözlerine endişeli şekilde bakmayı sürdürdüm.
"Peki neden böyle yapıyorsun?" dedim. Yeniden ağzını açtı ve kapadı. Kafasını sinirle iki yana salladı ve fısıltı şeklinde konuştu.
"Lütfen yalnız bırak beni"
Odadan ayrılırken yüzüme bile bakmamıştı. Anlaşılan sam bugün için iyi değildi. Odanın kapısını çıkmamla geri kapadım ve bir süre öylece kaldım boş koridorda.
İçeriye giren güneş ışığının altında biraz bekledim.
Yorulmak beyinselde olabiliyordu bunu artık anlayabiliyordum.
_________________________
Bir bölüm sonu daha geldi çattı.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sessiz
TerrorKapıları sürgülü bir gerçekti. Kimse görmüyordu. Duvar siyahtı,kapı siyahtı. Kimse görmüyordu onun gördüğünü. Gözlerinin önündeki şeyi görememişlerdi. "O burada" dedi dean ve elindeki meşaleyi etrafa salladı. Rahip beveryn'se yıkılmış bir şekilde e...