5.Bölüm hazırdı :) bende bekletmek istemedim. çok uzun, eğlenceli bir bölüm oldu. ben kahkahalarla yazmıştım bu bölümü, umarım sizde aynı şekilde okursunuz. Küçük bir de konuğumuz var... Hırsız kızımızla tanışalım mı?
-*-
Tüm gün Buse'nin bitmek bilmeyen anıları ile Cem'in yüzündeki gülümseme gitmemişti. Bilerek konu açıyor, takılıyor ve dakikalarca konuşmasını sağlıyordu. Arada da sürekli kızı fotoğraf çekiyor, bazen de ayarlarını yapıyor ve karşıya geçip, ikisi çekiliyordu. Bunun için tüm ekipmanını getirmişti.
"Fotoğraf çekmeye bayılıyorsun."
"Babamın şirketi olmasa, kesin bu işi yapardım. Karadenizde de gizlice bir sürü fotoğrafını çektim.""Ya... Göstersene."
"Evimde," dedi göz kırparak, "Birgün gelirsin, izletirim sana. Bir tanesini göstereyim ama." Telefonunu çıkardı ve ekranı gösterdi.
Buse kocaman gülümsedi, "Ay çok güzel. Bence bu işi yapmalısın."
"Şirketteki işi de seviyorum. Sevmesem babam zorlamaz zaten. Sevdiğim işi yapmamı ister hep. Hem tanıtımlarda ve reklam işlerindeki fotoğrafları ben çekiyorum. Yani sevgilim, her iki işimi de seviyorum ama en çok seni."Buse sevinçle adamın boynuna sarılıp, onu yanağından öptü, "Yaa... Bende seni çok seviyorum. Hem de çok çok. Yani o kadar çok seviyorum ki-"
"Şuan derecesinden gerçekten korktum," dedi Cem gülerek. Acaba ne kadar çok seviyordu onu? Ama o anlarda düşündüğü bambaşka bir şeydi, bu kızın bir ömür bu çenesini başına taç ederdi.Akşam üstü, güneş batarken arabayı bir tepeye park etmiş, ellerindeki köfte ekmeği yemişlerdi. Yine Buse aralıksız bir şey anlatıyordu ki Cem kızın dudaklarına bakmaktan dediklerinin yarısını anlamamıştı ve sözünü keserek "Aşkım, baban anneni nasıl susturuyordu," diye sordu yüzünde şeytani bir gülümseme ile.
İşte Buse tuzağa düşmüştü, "Ah babam, çapkın, edepsiz, hergele. Annem konuşmaya başladığında bizim önümüzde bile onu öperek sustur-" Cem'in dudaklarına teması ile susmuştu. Ömründe böyle güzel bir suskunluk yaşamamıştı.
Cem dudaklarını oynatmaya başladığında, Buse de ona karşılık verdi. Diliyle zorlayarak dudaklarını araladı kızın. Kızın ıslak dudakları Cem'i yoldan çıkarmıştı. Zar zor ayrıldı kızdan.
"Senden kopamam Buse, artık sensiz olmaz. İstanbul'a gel benimle."
"Hep böyle mi susturacaksın beni?" dedi alakasız bir şekilde, nefes nefese kalmıştı.
"Ömrümün sonuna kadar!" gülümsedi, bu kızı çok ama çok seviyordu.Kız kaşlarını çattı, "Ama Cem icabında ben o an sana önemli bir şey söyleyecek olurum, bir hadise anlatacak olurum. Hep hep de kesme sözümü. Bak önemsizse-" ve yine o dudakları kızın dudaklarını esir aldı.
"Artık öyle susturulacaksınız müstakbel Buse Soylu. Alışsanız iyi olur."İşte o andan sonra Buse susmamıştı, susamamıştı. Bu adam ona 'Soylu' demişti. Müstakbel Soylu üstelik!
"Evlenecek misin ki benimle? Evlenirsen soyadım Soylu olur çünkü. Yani ne demek istedin çok anlamadım..." vs.***
Ecem gece uyuyamamıştı, bugün adam resmen iki ev ötedeki dedesinin evine yemeğe gelecekti. İnanamıyordu. Ya çok samimi davranırsa, onu da geçti adam babasının önünde 'baş belası' derse ona, biterdi. Adamı son görüşü olurdu.
Bir an önce evden çıksa iyi olurdu. Önce restoranındaki işlerini halledip, kuaföre gitmesi gerekiyordu. Dedesi bu geceye çok önem vermişti yani, öyle ev haliyle gitse ayıp olurdu dedesine (!) Acaba anne-babası da gelecek mi? Kardeşleri var mıydı bunun?
Dolaptan yeni ve henüz kılıfında olan elbisesini alıp, evden hızla çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEDA BUSESİ * MASAL SERİSİ IV - FİNAL
Romance"Ben mi asla evlenmem!" * "Evlenmeden! Asla elimi bile tutturmam!" * "Saçma. Aşk nedir Allah aşkına?" * "Aşk, ilk gördüğün an 'BAŞIMIN BELASI' dediğindir... *** Bazen ne çok büyük laflar konuşuruz... Sonra biri çıkar karşımıza ve bir güzel susturur...