11.BÖLÜM - ZAMBAK ÜLKESİ

6K 659 157
                                    

Eee hadi Çınar'ı biraz daha sinirden uçuralım mı?

***
“Yok ben lanetli damadım valla. Babanın laneti üstümde kalkmayacak. Gelin, gelin değil felaket magazincisi!” sonra sinirle ayağa kalkıp, ellerini saçından geçirdi, “Babanın gelini neydi ki benim gelinim normal olsun!”


Neyseki Eva kahvaltıyı toparlıyordu da kocası onun güldüğünü görmüyordu, “Çok haklısın. Valla ancak bu kadar olur. Angela gelince babamla nasıl dalga geçmiştiniz hepiniz.”

“Sen kimden yanasın kimden?” diye gürledi adam. “Babandan mı benden mi?” dibine kadar gelerek, kendini gösterdi ve “Yalnız ben kocanım, ona göre seçim yap!” dedi gözlerini kısıp.

“Ya çok korktum.” Adamı itekleyip, işine devam etti. Hayır susmuyordu da. Annesi yıllarca babasını nasıl çekmişti böyle? Yüce kadındı.
“Kork bence! Sinsi bunlar, hepsi sinsi. Şirketime, evime, aileme, kızlarıma her yere sızdılar adiler.” Sonra dehşetle gözlerini açtı, “Hii! Kızlarıma sızmamışlardır inşallah!” diye bağırdı. “Eva, Ecem nerede? Benim minik, tatlı kuşum nerede?”

Eva yutkundu, ne diyecekti hiç bilmiyordu. Hayır hangi cehenneme götürdü adam kızını, onu da bilmiyordu ki. “Zambaklar diyarında!” diye alay etti, “Ay nerede olacak Çınar, iş yerinde.”

“Babanın laneti üzerimde diyorum! İki kız, bir erkek. Aynı baban gibi. İki edepsiz damat, bir saçma gelin, yine aynı baban gibi ve sende aynı anan gibisin! Bir koltuğun eksik dilinde.”

Eva adamı yakasından tutup kendine çekti, “Bana bak Çınar bir an önce özüne dön ve şunların yakasını bırak. Yoksa koltuğu mumla ararsın. Ben annem değilim. Sinirimi bozarsan, koltuğa değil, kapının önüne koyarım seni ve inan annem gibi bir saat sonra yastığı alıp, yanına gelmem!” dedi ve arkasına bakmadan çıktı mutfaktan, “Oh! Yırttım. Bu akşama kadar tutar onu. En iyi savunma, saldır kaç!”

Çıkan karısının arkasından hayretle bakakaldı adam, “Hırçın, öfkeli ve damatsever. Aynı anası işte!” diye homurdanıp ellerini göğsünde bağlayarak oturdu.

***

Cem kapıyı açıp, kızın elinden tuttu ve içeri geçirdi onu. “Gel bebeğim,” dedi gülümseyerek. Birlikte içeri geçtikten sonra kapıyı örttü, anahtarları da vestiyere atıp, kızı kollarına aldı. Sımsıkı sarıldı ona.
“Artık yanımdasın.”
“Yanındayım.”

Cem kızın saçlarını, yanaklarını, alnını, yüzünün her bir yanını öpücüklere boğuyordu, “Seni ölsem bırakmam. Seni yerin yedi kat altına girsem bırakmam. Seni son nefesime kadar bırakmam artık Buse.”
“Bırak diyen yok zaten. Ben halimden memnunum. Hem artık ben nereye sen oraya, sen nereye ben oraya. Annem de-”

Cem’in dudaklarına yapışması ile susmak zorunda kalmıştı, zaten Cem’in de onun konuşmasını bekleyecek kadar sabrı yoktu. Yavaş adımlarla, onu ürkütmeden duvara yasladı ve kendini ona bastırarak öpücüğünü daha da derinleştirdi. Eteğinden elini geçirip bacaklarını okşarken, ikisinin de ağzından ufak iniltiler çıkmıştı ve Cem birden ayrıldı ondan.

Bir süre sonra Buse şaşkınca adama baktı. “Ne oldu? Neden durdun ki?” diye tedirgin ve masumca soran kıza, Cem başını sağa sola sallayarak güldü.
“Durmam lazım! Durmazsam, durduramazsın.”
“Durma zaten,” dedi kız. Ama ne dediğinin, neye durma dediğinin farkında bile değildi.

Cem bu sefer ufak bir kahkaha attı, “Yemin ederim bu masum ve saf halin beni daha çok baştan çıkarıyor. Çünkü sonrasında nasıl bir ateşe dönüşeceksin kestiremiyorum ve bu merak benim içimdeki ateşi daha da harlıyor.” Elini tutup, onu salona götürdü, “En iyi ve güvenlisi sen otur şurada. Ben kahve yapıp geliyorum.”

VEDA BUSESİ * MASAL SERİSİ IV - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin