·2010·
Draco korkuyordu.
Astoria önceki gece şiddetli bir titreme nöbetiyle uyanmış, bir daha da uyuyamamıştı. Sabaha kadar acı içinde kıvranıp durmuştu. Draco'nun verdiği iksirler de pek fayda etmemişti. Sabaha karşı biraz rahatlamış olacak ki vücudu gevşemiş, gözleri sonunda kapanmaya başlamıştı. Draco da o uyurken fırsattan istifade Scorpius'la ilgilenmiş, annesine yazıp gelmesini rica etmişti. Muhtemelen tüm günü St Mungo'da geçireceklerdi.
Kapıya vurulduğunda Scorpius çıldırmış gibi ortalığa saldırmaktaydı. Annesinin rahatsızlığı fark ettirmeden onu da keyifsiz ve gergin bir ruh haline bürüyordu. Draco bir Astoria'ya bir ona koşturup durmaktan halsiz düşmüştü neredeyse. Sonunda kapıyı açıp da Narcissa'yı karşısında gördüğünde az kalsın mutluluktan ağlayacaktı.
"Mektubunu alır almaz geldim," dedi Narcissa hızla içeri girip Scorpius'u kucaklarken. "İyi mi o?"
Draco gergin gergin alnını ovuşturdu. "St Mungo'ya gitmemiz gerekiyor. Scorpius'a göz kulak olursun değil mi?" Narcissa kafasını sallayarak onayladı. "Tabii olurum." Bu esnada hırçın Scorpius büyükannesinin kollarından sıyrılmaya çalışıyordu. Draco birdenbire onun neden böylesine yaramazlaştığına anlam veremedi. Her şey üst üste gelmek zorunda mıydı?๑
Draco ve Astoria evden ayrıldıktan sonra Narcissa Scorpius ile nasıl baş edeceğini düşünmeye başladı. Küçük yaramaz neredeyse düz duvara tırmanıyor, ele avuca sığmıyordu. En son, asasını ona kaptırınca Narcissa artık patlayacak duruma geldi. "Scorpius Malfoy! Hemen o asayı bana veriyorsun!" Scorpius asaya sıkı sıkı sarıldı, büyükannesine dil çıkarıp küçük adımlarıyla koşabildiği kadar hızla merdivenleri tırmanmaya başladı. Narcissa yardım diler gibi gözleri kapatıp derin bir nefes aldı. Ardından da torununun peşinden yukarı koştu.
Onu bulduğunda Scorpius çalışma odasında, dolabın üstünde kahkalarla gülüyordu. "Uçtum büyükanne!" Narcissa şaşkınlıktan az kalsın küçük dilini yutacaktı. "Sen - oraya nasıl- Scorpius! Olamaz! Hemen aşağı iniyorsun!" Scorpius onun endişelerini paylaşmıyordu. "Uçtum ben büyükanne!" Narcissa korku ve şaşkınlık içeren bir ses çıkardı. "Nasıl öyle bir büyü yapabilirsin? Sana inanamıyorum!" Etrafa hızlı bir göz atıp dolaba koştu. "Asam nerede benim?" Scorpius yine kıkır kıkır gülmeye başladı. Asa elindeydi.
Narcissa'nın sevinmesi gerekiyordu, torunu sonunda sihrini göstermişti ama eh, dolabın üstündeydi yahu! Sesinin sakin çıkmasına gayret ederek onu aşağı inmesi için ikna etmeye başladı. "Haydi asayı bana ver de seni indireyim. Hem belki sonra beraber sihir yaparız." Scorpius kendini dolabın üstünde iyice geriye çekti. Neredeyse görüş açısından çıkmıştı. "Kandırma beni. Gelmem."
Narcissa derin bir nefes aldı. "Senin karnın acıkmıştır şimdi, gel aşağıya, beraber en sevdiğin yemeği yiyelim." Scorpius ses çıkarmadı. Galiba gerçekten acıkmıştı. "En sevdiğin atıştırmalıklardan yeriz," dedi Narcissa etkileyici bir sesle. "Leziz." Scorpius dolabın kenarına yaklaştı, Narcissa nefesini tuttu. "Biber şeytancık isterim."
Narcissa yüreği ağzında, "Tamam," dedi, "Beni oraya çıkmak zorunda bırakma, haydi ver şu asayı." Torunu bilmiş bilmiş gülümsedi. "Kızmak yok ama. Yoksa seni babama söylerim."
Küçük ispiyoncu, diye düşündü Narcissa içinden, sanki büyümüş de küçülmüş. Yine de gülümsemesine engel olamadı. "Ben sana hiç kızar mıyım? Ver bakayım şu asayı bana." Scorpius asayı aşağı, tam Narcissa'nın kafasına fırlattı. Sonra da kahkahalarla gülmeye başladı. "Ben çocuk bakmak için fazla yaşlıyım," dedi Narcissa onu doğrudan aşağı uçururken, "Şuna da bak, şaklabana çevirdi beni."
๑
Yemeğini yerken Scorpius'un birden durgunlaşması Narcissa'yı şaşırttı. Bir kaşık yedi, iki kaşık, sonra kafasını çevirip dudaklarını astı. "Ne oldu, yoksa Biber Şeytancık istemiyor musun?" Scorpius omuz silkti. "Aç bakalım ağzını." Hiç hareket yok. "Ne oldu?"
"Annemi istiyorum," dedi Scorpius ağlamaklı bir sesle. Harika, bir bu eksikti. "Gelecek," diye yanıtladı Narcissa kaşığı yeniden ona uzatırken. "Ne zaman?"
"Yakında."
"Neden gitti?"
"Yemek yemezsen gelmez." Tamam, kötü bir hamle, ama o an aklıma başka şey gelmemişti işte. Sonuçta işe yaramıştı. Scorpius bir kaşık yedi. Sonra yine dudaklarını büzdü. Kocaman gözleri dolu dolu olmuştu. Bu halde çok sevimli görünüyordu, tabii ağlamaya başlarsa bu sevimlilikten eser kalmayacaktı. "Babam nerede?"Narcissa sert bir nefes verip ilgiyi başka yerlere çekmeye çalıştı. "Bak, bu tavuk parçası aslana benziyor." Scorpius tabağa yaklaşıp baktı, sonra da yine omuz silkerek arkasına yaslandı. "Benzemiyor."
Somurtkan bir çocuğu neşelendirmeye çalışmak kadar zor bir şey yoktu doğrusu. "Hani beraber sihir yapacaktık?" Scorpius heyecanlanır gibi oldu. "Tamam ama babam nerede?"
"Annenin yanında." Scorpius bir an durdu, kaşları çatıldı. "Annem nerede o zaman?""Gelecek dedim ya." Küçüğün yine dudakları asıldı. "Yani, akşama burada olurlar. Bu arada senin yemeğini yiyip uslu durmanı istediler." Scorpius istemeye istemeye kaşığına uzandı.
๑
Daha yemek bitmeden, şükürler olsun, anne ve babası mükemmel bir zamanlamayla eve ulaştılar. Scorpius kapı sesini duyduğu an ok gibi fırlayıp salona koştu. "Annem geldi!" Narcissa rahatlamış gibi uzun bir nefes verirken Draco, kucağında Scorpius ve koluna sıkı sıkı tutunmuş Astoria mutfağa girdiler.
Narcissa uzanıp Astoria'nın oturmasına yardım etti. Nefes nefese sandalyeye çökerken çok solgun görünüyordu. Yorgun gözleriyle gülümsemeye çalıştı. Narcissa onun omzunu okşarken neler olduğunu sorgular gibi Draco'ya baktı. "Düzelecek," dedi Draco. İmalı bir tonda ekledi, "Stresten uzak kalması gerekiyor tabii." Narcissa alayla ona bakarken onaylar biçimde kafasını salladı.
Scorpius heyecanla konuşmaya dahil oldu. "Baba ben bugün uçtum!" Babası gülümsedi. "Gerçekten uçtum baba!" Draco onu öptü. "Aferin sana." Narcissa oğlana göz kırpıp konuştu. "Nasıl uçtuğunu görmedim ama, bir baktım dolabın üstünde. Sanırım o artık resmen küçük bir büyücü."
Draco inanmaz bakışlarla ikisini süzdü. Astoria yorgun sesiyle mırıldandı. "Siz ikiniz ciddi misiniz?" Scorpius heyecanla başını salladı. "Evet," dedi Narcissa, "Scorpius'un sihri açığa çıktı."
"Bu harika bir haber!" Draco onu havaya fırlatıp tutarken Scorpius kahkahalara boğuldu. "Bugün hiçbir şey beni daha mutlu edemezdi," dedi Astoria kollarını oğluna uzatırken. Scorpius annesinin kucağına oturup sımsıkı sarıldı.
Galiba Narcissa'nın gitme zamanı gelmişti.
๑
"Söyle bakalım ne istersin? Baba sana ne hediye alsın?" Scorpius bir an bile düşünmedi. "Süpürge!" Astoria ona üzgün bir ifadeyle baktı. "Başka bir şey iste hayatım, süpürge için çok küçüksün."
"Hayır, süpürge isterim. Babam alır, değil mi baba?"Astoria'nın reddeden ve Scorpius'un yalvaran bakışları altında Draco köşeye sıkıştı. "Buna sonra karar veririz olur mu?" Scorpius'un ifadesi katılaşırken Draco onu annesinin yanına yatırdı. Astoria bir ninni mırıldanmaya başladı ve küçük büyücü yoğun bir günün ardından rüyalar alemine doğru süzülmeye başladı.
Astoria oğlunun saçlarını okşarken gözünden bir damla yaş süzüldü ve sanki Draco'nun kalbine kor doldu. "Bitti gitti bak," diye fısıldadı uzanıp Astoria'yı kucaklarken. "Artık konuşmuyorlar değil mi? Bir dedikodunun ömrü en fazla birkaç hafta." Astoria ona iyice sokuldu. "Bu unutulmayacak Draco."
"Tekrarlanmaması için ne gerekiyorsa yapacağım. Baksana oğlumuz ne de çabuk büyüyor, önümüzde çok güzel günler var. Yeter ki sen üzülme. Her şey yoluna girecek."
____________ ______________ _____________
Yazma yetimi kaybettim sanırım. Yani ne kadar zaman oldu, ortaya çıkan bölüm bu. Sonunu da bağlayamadım zaten. Neyse iki tane ağır bölümüm var asıl onları yazmaya uğraşıyorum. Derslerim de başladı zaten. Ne bileyim işte, oldu gibi ama olmadı da gibi neyse.. iyi okumalar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
başlangıç · malfoy
Fanfic"Annenin en çok hangi yanını severdim, biliyor musun? Her zaman karanlıkta bir ışık bulmamı sağlayabiliyordu. Dünyayı, en azından benim dünyamı, daha az - hangi kelimeyi kullanmıştın - kasvetli kılıyordu." "Öyle mi?" "Sandığımdan daha çok şey almışs...