-THE DINNER-
Maddi durumları iyi olan öğrenciler üniversitelerine yakın ev kiralıyorlardı, durum Jeon Jungkook için ise tam tersiydi. İkinci üniversiteden de atıldıktan sonra yeni üniversiteye giderken evini değiştirmek yerine evine yakın bir üniversite aramıştı, böylece taşınma zahmetinden kurtulmuştu.
Şimdi tek başına oturduğu evde telefonu çaldıkça açmama isteğiyle savaşıyor, "meşguldüm duymadım" diyebilmek için başka şeylerle ilgilenmek istiyordu ama Hoseok hyungunun uyarıları kulağına işlemişti –birkaç aydır konuşmadığı annesiyle konuşması gerekiyordu.
"Efendim anne?" diye açtı telefonu, sesi monoton. Başını oynadığı oyundan kaldırmamıştı ama omzuyla kulağı arasına sıkıştırdığı telefon oyundaki hareketlerinin yavaşlamasına sebep oluyordu.
"Jungkook!" Annesinin sesi neşeli, rahatlama dolu ve biraz da kızgındı. "Bu akşam evde büyük bir akşam yemeği veriyoruz, gelmek zorundasın. Deden oldukça ısrarcı ve birçok insan daha olacak. Hoseok hyungun da geliyor."
Jungkook başını geriye atıp bıkkın bir nefes verdi, oyun konsolunu çoktan bir köşeye fırlatmıştı. "Zorunda mıyım?"
"Evet, zorundasın genç adam," dedi annesi, arka planda gürültülü sesler vardı. Akşam yemeği hazırlığı evin tüm her yerini etkilemişti anlaşılan. Annesi biriyle bir şeyler konuştuktan sonra yeniden telefona verdi odağını. "Yemeğe gelmek zorunda değilsin ama en azından birkaç saatliğine uğra. Ve düzgün bir şeyler giyin, eşofmanlarla geldiğini-"
Jungkook devamında gelecek olan sözleri bildiği için kapatmaktan çekinmedi ve telefonunu da kanepeye fırlatıp ayağa kalktı. Tamamen yalnızlığa adayacağı bu cumartesi gecesinde böyle bir davet ona sadece küfürler ettirmişti; dudaklarının arasından homurdanırken altındaki bol eşofmanı değiştirip, bol bir siyah pantolon giydi ama üzerindeki siyah yarım kollu tişörtüne dokunmadı. Nasıl giyinmesi gerektiği umurunda değildi; istemiyorlarsa bakmazlardı, problem onlarındı.
Arabasına atlayıp da Büyük Jeon Malikanesine geldiğinde çakıl taşlı yolda park edilmiş birkaç araba daha gördü; misafirler çoktan gelmiş olmalıydı. Kapıda bekleyen valeye araba anahtarını bıraktıktan sonra içeri girdi, sarı ışıklarla aydınlatılan büyük giriş insanlarla çevriliydi –küçük yuvarlak masaların etrafında toparlanmış, ellerindeki kadehlerle içkilerini içip yapmacık samimiyetle de konuşuyorlardı.
Jungkook bu büyük konakta büyümüştü; o kadar kocaman bir evdi ki içinde hyunguyla saklambaç oynadığında hep kaybolurdu, koşuştururken ne kadar para ettiğini bile bilmediği vazoları kırardı. Asla tükenmezdi vazolar; o kırdıkça yenileri eklenirdi. Tablolar ise boyunun ulaşamayacağı kadar yukarıdaydı; koridorları süsleyen büyük aile resimlerinin çerçevesi altın doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Jeon ⇸ Jinkook
Fanfic"Kendinden güçlü birine diz çöktürmenin inkar edilemeyecek kadar hoş bir tarafı var." Yakın çevresi dışında kimsenin bilmediği bir geçmişle parçalanan, genç yaşına rağmen yükselmeyi başarabilmiş Mimarlık profesörü, kapalı kutu Kim Seokjin. Asla us...