31. Bölüm: "The Time"

2.2K 191 267
                                    


yn: bölümü yazarken hep 2u, nothing like us, still with you vs. dinledim. jungkook'un sesi aşk şarkıları için yaratılmış, siz de bölümü okurken bunları dinleyebilirsiniz ^-^




"THE TIME"

"THE TIME"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Zaman düz bir çizgi değildi ve eğer Seokjin yeterince çabalarsa geçmişe gidebilirdi. Gözlerini kapattığı anda anılar perdelerin ardında canlanıp parmak uçlarında hissedebilirdi, sadece gözlerini kapatıp teslim olması gerekiyordu. Bir dokunuş, bir hatıra, bir eşya... Her şey onun hafızasına kazınmıştı, belki de bu yüzden ölüm haberini ileten sözcükleri çok net hatırlıyordu. Dokunabileceği kadar yakın ama bir o kadar da uzak anılardı bunlar; her şey önce telefonla başlıyordu. Küçük bir cihazdı, insanlığın bulduğu ve hayata adapte olmayı başarmış, aptal, küçük bir cihaz.

Hayat değiştirebiliyordu, yıllar öncesinde Seokjin'inkini değiştirmişti.

"Merhaba, Park Jimin'in eşiyle mi görüşüyorum?"

"Bay Kim Seokjin...?"

"Eşiniz bir sokakta ölü bulundu..."

"...saldırıya uğramış..."

Sözcükler bir yabancının boğazından dökülüyordu; telefonun karşısında ne halde olduğunu Seokjin asla bilmeyecekti. Adam bunları söylerken belki bir bardak kahve içiyordu, belki boğazında acı bir tat kalmıştı ve o yüzden bir paket çikolata açmıştı kendine, canı çekmişti. Ya da diyordu ki: "Şu telefon konuşmasını yapsam da kurtulsam, midem kazındı."

Büyük ihtimalle böyle şeyler düşünmüştü adam, gerçi Seokjin asla bilemeyecekti. Ama konuşurken ses tonu altında duygular barındıran bir ifadesizliğe gömülüydü –sanki üzülmek istiyormuş ama kendi problemlerinden dolayı üzülemiyormuş gibiydi adam ölümü iletirken.

Hey, insanlar her gün ölüyor. AŞ ARTIK!

Evet, insanlar her gün ölüyordu.

Ama o gün ölen Seokjin'in insanıydı. Seokjin'in Jimin'iydi. Onun eşiydi, onun göz bebeğiydi, onun aşkıydı. Onundu. Ona aitti. O'ydu.



Aynı telefon konuşmasının yıllar sonra yeniden gelebileceğine kim inanabilirdi ki? Zaman düz bir çizgiden oluşmuyordu, yumak yumaktı ve bir şeyler birbirine karışmıştı. Çizgiler kesişmişti. Tarih kendini tekerrür ediyordu; iplikler birbirinin üstüne binmiş, acı dolu anıları tekrarlatmayı Seokjin'e hak görmüştü. Zaman acımasızdı.

Yine de aradaki farklar barizdi, Seokjin nefes almaya çalışırken bunları düşündü.

1 . Bahsi geçen kişi Jimin değil, Jungkook'tu.

Mr. Jeon ⇸ JinkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin