Selamün aleyküm iman edenler✊
Bölüme geçelim'☆
🌻 🌻 🌻
Annemin kızı lafa tutmasıyla o azıcık birşeyler yerken ben karnımı tıka basa doldurmuştum. Kahvaltının ardından ben de üstümü giyinmiş, annemgille vedalaşmış, valizimizi de alıp otobüs durağına doğru yola çıkmıştık. İkimizin valizi de tekerlekli olduğundan taşıması pek zor değildi ama o otobüs yolculuğu insanı tüketiyordu resmen.Rüzgâr, montum olduğu hâlde tenime ulaşıp beni tir tir titretirken Didem de benden farksız değildi. Havalar ne ara bu kadar soğumuştu yahu?
"Kanka şimdi bizim kursa abur cubur götürmemiz yasak mı yani?" diyen Didem'e baktım ve güldüm. Suratını asmıştı.
"Evet Dido çünkü girişte valizleri kontrol ediyorlar ve daha ilk haftamızdan rezil olmak istemeyiz değil mi? Kursa bir gidip bakalım illa ki içeriye abur cubur sokabilecek yollar buluruz sen merak etme." dedim ve göz kırptım.
"Haklısın." dedi kızaran elleriyle bozulan şalının önünü düzeltirken.
"Vay be!" dedim ve ekledim "Neredeen nereye? Yazın otobüste gördüğüm uçları mor saçlı kız gitti, yerine siyah şallı bir kız geldi ve şimdi o kız hafizlık yapmak için kursa gidiyor."
"Valla bana 4 ay önce deselerdi böyle olacaksın diye güler geçerdim ama hayat işte ne olacağı belli olmuyor. Nasipte varsa herşey bir gün mutlaka oluyormuş." dedi Didem de gülerek.
Biz konuşurken boş olan otobüs durağına çoktan gelmiş ve valizlerimizi kenarıya koyup banka oturmuştuk. Şehrin üstünü saran bulutlar bugün yağacak olan yağmurun habercisiydi ve ben böyle havalara bayılırdım.
Ellerimi, feracemin üstüne giydiğim siyah montumun tüylü ceplerine koyup tekrardan ısıtmaya çalıştım. Bir siyah sevdalısı olarak şu an üstümdeki herşey siyahtı. Siyah spor ayakkabılarım, siyah şalım, siyah feracem, siyah montum, siyah sırt çantam ve siyah valizim. Mafya dizilerinden fırlamış gibi hissediyordum kendimi. Arkadan Kurtlar Vadisi müziği alabilir miyiz arkadaşlar?
Biz Didem'le bankta oturmuş otobüsün gelmesini beklerken soğuktan uyuşan burnum ve ben etrafı izliyorduk. Didem ise telefonundan birşeylerle ilgileniyordu. Caddede tek tük insan vardı ve sonbahar gelmesiyle birlikte ağaçlardaki yapraklar sarı, kızıl tonlara boyanmıştı.
Karşıdan gelen kişiye gözüm takıldığındaysa kim olduğunu hemen fark etmiştim. Asaf giydiği siyah kot pantolonunun üstüne asker yeşili, dizlerine kadar gelen bir mont giymiş, beyaz spor ayakkabılarıyla bu tarafa doğru geliyordu.Başını eğmiş ve yere düşen kuru yapraklara basıp onları çıtırdatıyor sonra yüzüne bir gülümseme yerleşiyordu. Tıpkı bir çocuk gibi yapraklara basa basa durağa doğru gelirken bizim burada olduğumuzdan haberi yok gibiydi.
Başını kaldıracak gibi olunca yaptığımın yanlış olduğunun farkına varıp bakışlarımı ellerime çevirdim hemen. Ardından ise birşeylerle oyalanayım diye telefonumu çıkarıp boş boş bakındım.
Aklıma az önceki hâli gelince gülümseyecek gibi oluyor ama kendimi tutuyordum. Ben telefonumla oyalanırken adım sesleri yaklaşınca sanki onun geldiğini hiç fark etmemiş gibi ben de kaldırıp baktım gelene. Otobüs durağının dışındaki cama yaslanmış, bizden uzakta yüzünde gülümseyecek gibi bir ifadeyle otobüsün gelmesini bekliyordu. Tekrar telefonuma bakar gibi yaparken bir yandan da kendime kızıyordum. Acaba onu izlediğimi fark etmiş miydi? Yoksa neden gülümsesin ki?
Aradan birkaç dakika geçmişti ki yağmur damlaları birer birer düşmeye başladı. Önce yavaş yavaş atıştıran yağmur giderek hızlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Gülüşlerin Adresi ✓ Texting
Espiritual0526..: Ey iman eden, sahurda ne yiycen? Zümra : Zıkkımın kökü. Yer misin? Sürekli 'Bugün erken yatacağım.' deyip asla erken yatamayan Zümra, bir gün yine sahura kadar uyanık kalıp kitap okurken telefonuna bilinmeyen bir numaradan deli saçması mesa...