otuz altı

5.6K 736 495
                                    

Selâmün aleyküm iman edenler✌

Medya'daki çizim bana ait🍀

Yıldızı okşayalım ve bölüme geçelim'☆

🌻 🌻 🌻

(1 Ay Sonra...)

Didem'den telefon alalı henüz beş dakika olmuştu ama ben çoktan şalımı yapmış, feracemi de giymiş evden çıkıyordum. Telefonda sesi çok kötü geliyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlayarak bana gölün ordaki her zaman gittiğimiz yere gelmemi söylemişti. Kalbim endişeden dolayı hızlı hızlı atarken anneannemin sorularını zoraki gülümsemelerimle cevapladım ve bahçeden çıktım.

Adımlarım birbirini kovalarken telefonum da sağ elimde duruyordu. Bir aydır Didem'e bir yerlerden konu açarak konuşmayı düşünüyordum ama bir türlü cesaret edemiyorum. Pikniğe gittiğimiz gün baya bir eğlenmiştik onunla fakat o günden sonra camiye bir daha gelmedi. Nedenini sorduğumdaysa İrem'in tavırlarından dolayı istenmediğimi anladım demişti buruk bir gülümsemeyle. Ne kadar ısrar etsem de ikna olmamış ve camiye bir daha gelmemişti. Bir aydır onunla çok güzel anılar biriktirmiş ve çok eğlenmiştik. Yanlız kalsaydım büyük ihtimalle yaşadıklarımı daha çok düşünür ve hüzünlenirdim fakat insanın yanında sevdiği birisi olduğu süre zarfı boyunca dertlerini, tasasını unutuyordu.

Gölün oraya geldiğimde bizim ağacın altında oturan Didem'e çarptı gözlerim. Dizlerini kendine çekmiş, ucu mor olan saçlarıyla birlikte kafasını dizlerine gömmüştü. Adımlarımın birbirine dolaşmamasına özen göstererek aceleyle yokuşu çıktım ve yanına gittim. Konuşmak istiyor ama diyecek bir şey bulamıyordum. Yanına geldiğim halde kafasını kaldırmamıştı.

"Didem?"

Sesimi duyduğu gibi başını yavaş yavaş kaldırdı. Kahverengi gözleri ve göz altları ağlamaktan kızarmıştı. Ağzımdan şaşkınlıkla bir nida koptu.

"Ne oldu sana?" dediğimdeyse oturduğu yerden ayağa kalktı ve kollarını boynuma doladı. Hıçkırıkları giderek çoğalırken onları da gözyaşları takip ediyordu. Aklım şu an düşünme yetisini kaybetmiş gibiydi. Ne olmuş olabilirdi?

Hıçkırıkları omzunu sarsarken ağlamaya devam etti. Ben de kollarımı ona doladım ve sırtını sıvazladım. Sakinleşmesini beklemeliydim. Kaç dakika sürdü bilmem kendiliğinden benden kollarını ayırdı ve elleriyle gözyaşlarını sildi. Ellerinden tutup onu kayaya oturttum ve ben de önüne geçip diz çöktüm. Ellerimi dizlerine koyarken yüzünü inceledim.

"Didem ne oldu Allah aşkına? Anlat artık."

Yere eğdiği başını kaldırdı ve gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Zümra ben çok kötüyüm. Dayanamıyorum. Duyduğum, öğrendiğim şeyleri kaldıramıyorum. O kadar ağır bir yük bindi ki ruhuma, taşıyamıyorum. Bu ağırlık nefes almamı da ellerimden aldı. Nefes alamıyorum sanki."

"Anlat belki birazını ben de yüklenirim omuzlarıma. Yardımcı olurum sana." deyince yüzüne burukça bir gülümseme yerleşti fakat gözlerinden hâlâ yaşlar sessiz sedasız akıyor ve yerdeki toprakla buluşuyordu.

"Zümra en yakın arkadaşım, herşeyim, kardeşim, canımdan bir can dediğim kişi sevgilimle aldatıyormuş beni. İnanabiliyor musun? Ben ona can dostum dedim ya. Peki ya sevdiğim çocuk? Hiç mi sevmemiş beni? Hiç mi içleri acımamış?" Hıçkırıkları konuşmasını engellese de zar zor devam etmişti. Bu kadarını tahmin etmiyordum. Bu çok ağırdı. Sahte bir kahkaha attı sonra sinir bozukluğuyla.

Kayıp Gülüşlerin Adresi ✓ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin