Yoongi'nin anlatımından;
Namjoon ve Hoseok ile Tae'nin evine gelmiştik. İçimden o çocuğu görürüm diye umut ediyordum. Nedeni ise artık bilekliğinin bende durmasını istemiyordum. Görünce mutlu olduğumdan falan değil yani.
"Siz gidin benim ufak bir işim var."
İkisi de kafa sallamış ve içeri girmişti. Bense müştemilatın kapısına gizlice yaklaşmıştım. Sessizce içeri girdiğimde gördüğüm manzara kalbimi tekletmişti.
Tanrım! Bornozlaydı ve giymek için kıyafet seçiyordu. Sanırım iyi değildim.
"Euphoria! Take my hands now"
Ninni gibi gelen sesi kulağımı dinlendirmişti.
"Aish! Ne giyeceğim ben şimdi"
Kendi kendine konuşurken bir çocuk gibiydi.
"En iyisi abimden giyineyim. Ama ya kızarsa? Umrumda değil ki ehehe!"
Bu çocuk ne değişikti böyle?
Giyinmeye başladığında bakıp bakmamak arasında kalmıştım. Ve kimi kandırıyorum deli gibi bakmak istiyordum işte!
Ama biliyordum. O öyle biri değildi. Hala daha çocuk masumluğu vardı içinde. Zira abisi de ondan farklı değildi. Ama uğraşmaktan ne zarar gelebilirdi ki?
Elimdeki bilekligi incelemiş ve ardından o görmeden dışarı çıkmıştım. O kadar süsleniyordu. Acaba kiminle dışarı çıkacaktı?
Düşünmeyi bosvermiş ve bilekliği tekrar cebime koyarak içeri geçmiştim. Ah ilk defa birini bu kadar detaylı düşünüyordum. Ne oluyordu bana ben Min Yoongiydim. Umursamazın teki olan. Acilen kendime gelmeliydim.
İçeri geçtiğimde hala daha onu düşünüyordum. En iyisi bu gece biraz eğlenmekti. Onu ancak öyle unutabilirdim.
Jungkook'un anlatımından;
Giyindikten sonra saatime bakmış ve Geç kaldığımı farketmiştim. Yugyeom beni öldürecekti. Hem işlerimden de kaytarmıştım zaten.
Tam dışarı çıkacakken kapıdan giren babamla irkilmiştim.
"Abim burda değil baba! Birazdan gelir. İzninle"
"Abin için geldiğimi kim söyledi oğlum?"
Şaşırmıştım. Benim için mi gelmişti?
"O zaman annem burda değil mutfakta"
"Oğlum senin için geldim. Beni affeder misin?"
"Ne için baba?"
"Özür dilerim oğlum sevgimi sana hissettiremedigim için."
Boğazım düğümleniyor ve konuşamıyordum. Cebinden çıkardığı bir miktar parayı elime tutuşturmuştu.
"Bu o çok istediğin keman için."
"S-sen nerden biliyorsun?"
"Ben babanım oğlum. Bilirim"
"B-baba ben çok teşekkür ederim"
Hiç bekletmeden sarıldığımda beni tıpkı küçükken olduğu gibi kollarının arasındaki güvenli yere almıştı. Bu hissi ne kadar çok özledigimi daha şimdi daha iyi farketmiştim.
"Hadi şimdi git eğlen. Ama unutma kendine dikkat et ve fazla geç kalma olur mu oğlum"
Göz yaşlarımı silerek kafa sallamıştım. Benim babam dünyanın en iyi babasıydı. Bunca zamana kadar ona ördüğüm duvarı on saniyede tek hareketiyle yıkmıştı.