Bu kitaptaki son bölümüze hoş geldiniz. Başladığımız gibi güzel bitirelim olur mu? Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar! ❤
~~~
“Bu video eline ulaştıysa, öncelikle özür dilerim kızım. Güçlü bir kadın olamadığım için... Seni koruyamadığım için... Belki de hayatını mahvettiğim için... Ben...” deyip bir süre duraksadı. Gergince otururken ağzından çıkacak sözcükleri bekliyordum.
“Ben büyük bir hata yaptım. Beni kendinden çok seven bir adamı yıktım. Ben de onu seviyordum. Hala da seviyorum. Ama ben aşkımıza ihanet ettim. Lanet olsun ki bunu yaptım. Ve yine lanet olsun ki bu hatam senin hayatını mahveden ilk şeydi. Sen şanssız doğdun kızım. Belki tek şansın Selim AKSEL’in kızı olarak doğmandı.”
Gözlerim dolarken söylediği isim kulaklarımda yankılandı. Ellerimdeki gücü yitirirken diklendiğim koltukta kambur bir hal almıştım. Bu da ne demek oluyordu? Bu basit cümleyi anlamlandırmak istemiyordum. Ama cümle yavaş yavaş zihnimde bir mana kazanıyordu.
“Doğru duydun kızım. Ben, Melek AKSEL senin annenim. Ve Selim AKSEL de senin baban. Her şey bir gecede olup bitti. O gece...” dedikten sonra gözlerinin dolduğunu ekran ardından dahi anlayabiliyordum. “O geceyi sana anlatabilmek için yüzüm yok kızım. Annen bir hata yaptı. Ve emin ol, o hatayı misliyle ödedi.”.
Gözlerimden yaşlar birer birer akarken ekrandaki kadın da duraksadı. O benim annemdi. Babaannem olarak bildiğim kadın annemdi. O hastalıkla savaşırken ise ben ona sadece babaanne gözüyle bakmıştım. Bir kere doya doya sarılamamıştım ona. Bir kere bile olsa annem olduğunu hissederek sarılamamıştım. Oysa şimdi hatırladığım tek tük birkaç görüntü zihnimde canlandı. Küçük olsam bile üzerimde gezdirdiği o şefkatli bakışları asla unutamıyordum. Babaannemle küçükken çok sıcak bir ilişkimiz yoktu. Bana karşı çok çekingendi. Belki de suçluluk duymuştu. Ama bir annenin şefkatli bakışları onda da vardı. Ve o bakışları bana göstermekten çekinmezdi. Dedemle beraber üçümüz aynı ortamdayken daha da çekingen bir hal alırdı. Ekrandaki kadın tekrar konuşmaya başlarken zihnimdeki düşünceleri susturmak için büyük bir savaş verdim.
“Bir gece babana ihanet ettim. Selim benim bu dünyada nefes alma sebebimdi. Ama ben ona yapabileceğim en kötü şeyi yaptım. O gece pek de bilinçli değildim aslında. Hatta neler yaşandığını net bir şekilde de hatırlamıyorum. Sadece sabah bir otel odasında uyandığımda yaşadığım çaresizlik hala zihnimde. Bunun ardından Selim ile aramız açıldı. Büyük bir kavga ettik. Ve bir ay sonra sana hamile olduğumu öğrendim. O an neler hissettiğimi sana tam anlamıyla açıklayamam. Ama asla senin varlığından ötürü pişmanlık duymadım annem. Yemin ederim ki senden vazgeçmek aklımın ucundan dahi geçmedi. Her şeyi bırakıp gitmeyi bile düşündüm ama seni bırakmayı asla.”
Ekranda görmekle kaldığım annem ağlarken ben de onunla ağlıyordum. Vücudumu büyük bir titreme almıştı.
“Selim seni öğrendikten sonra sert bir tepki verdi. Doğal bir tepkiydi aslında. Sonuçta o senin biyolojik baban değildi. Bunu bilmeye hakkın var güzel kızım. Senin biyolojik baban Fuat... Fuat DEMİRKAN... O pislik adam için her gün lanet etsem de o seni bana verendi. Ama o kara kalpli adamın senin üzerinde en ufak bir hakkı yok.
Her şeye rağmen sen doğmuştun. Sen benim zor günlerimde sığındığım huzurlu yuvamdın kızım. Sen annene ışık olandın. Bu yüzdendi adını Ayla koymam... İçimden hep geçirirdim, Ay’a ve yıldızlara ışık olan biri bana da ışık olabilirdi. İlk doğduğunda seninle konuşamasam bile küçük ağzından çıkan mırıltılar beni güçlü tutuyordu kızım. Tek bir parmağımı kavrayabilen minik ellerin beni hayata bağlıyordu. Selim sana ilk başta uzak davransa da o seni hep sevdi. Öz kızı bildi seni... Sen bu dünyada gördüğüm en güzel çocuktun. Sevilememesi imkansız bir varlıktın. Ben ise her gece seninle uyurken kendime söz verirdim. Seni ölene dek sevgiyle büyütecektim. Fakat olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venüs'ün Afrazesi (Tamamlandı)
General FictionAklını fütursuzca istila eden düşünceler onu çıldırmanın eşiğine getirmişti. Kalbi, her geçen gün bastırmaya çalıştığı özlemin daha da artarak karşısına çıkması sonucu acıyla kasılıyordu. Dile kolay beş yıldır sevdiği adam yoktu. Yurt dışına bir iş...