4.BÖLÜM

384 102 459
                                    

      Hepinize kocaman bir merhaba! Nasılsınız? Umarım keyifleriniz yerindedir.

      Size keyifli bir bölümle geldim. İnşallah severek ve keyif alarak okursunuz. Keyifli okumalar!

~~~

      21 Temmuz 2011

     Yine bir okul gününün sonunda fakülteden çıkmıştım. Kaç gündür olduğu gibi aklımda yine Tarık vardı. Her günüm neredeyse onu düşünmekle geçiyordu. Onu düşünmediğim gün yoktu. Yanımda olsun veya olmasın zihnimin tek meşgul olduğu şey artık derslerim değil oydu. Yaşadığım hisler şimdilerde yabancılaşmaya başlamıştı. Daha önce böyle duygular yaşadığımı hiç anımsamıyorum. Onu arkadaş olarak görmediğim artık kesindi. Ama bu kadar kısa bir zamanda onu zihnimde başka konumlara taşımam çok mu tuhaftı? Gerçi Tarık da tuhaftı. Böylece durumun tuhaf olması da kaçınılmaz oluyordu. Düşündüklerim yüzümü gülümsetirken aklıma üç gündür ona ulaşamadığım geldi.

     Tekrar bir deneme yapmak için elime telefonumu alıp aradığımda yine aynı sesle hayal kırıklığına uğradım. Ama bu sefer kolay pes etmek yoktu. Evime giden yoldan dönüp taksi durağına ilerledim ve Tarık’ın çalıştığı kafeye gittim. Kasaya doğru ilerleyerek günlerdir merak ettiğim şeyi sordum.

     “Merhaba çalışanlarınızdan Tarık DEMİRKAN acaba burada mı?”

     “Hayır hanımefendi kendisi şu an izinli.”

     Umutsuz bir şekilde kafeden çıktım. Aklıma hukuk fakültesi gelirken bu sefer taksiyle oraya gittim.

      Fakültenin önüne gelince ücreti ödeyip indim. Fakülteye yabancı gözlerle bakarken etrafta Tarık’ı görme umuduyla bakınıyordum. Koca bahçede tanıdık kimseyi göremezken içeriye girdim. Nerede aramalıydım ki? Ben düşünürken yanıma tanımadığım bir kız geldi.

     “Ayla, canım hoş geldin. Uzun zamandır görüşemiyoruz.”

     Dediklerini anlamlandıramazken yüzümde sahte bir gülümseme yer edindi.

     “Ya, canım öyle oldu. Malum dersler falan.”

     “En son bana son sınıfların sınav saatlerini sormuştun. Bir tanıdığın mı vardı?”

     Aa! Bu o gün aradığım kızdı demek ki.

     “Evet, Tarık DEMİRKAN bu okulda arkadaşım. Tanıyor musun?”

     “Şaka yapıyorsun! O çocukla arkadaş mısınız? Ay! Çok iyi! Onu bu okulda tanımayan kimseyi bulamazsın. Hocaların gözdesi. Meteor gibi çocuk!”

     Kızın dedikleriyle ufak bir kıskançlık sezdim içimde. Yok, kıskançlık demeyelim de tanıdığını koruma içgüdüsü diyelim. Sahte gülüşlerimden birini atarken devam ettim.

     “Haha! Evet o işte. Nerede olduğunu biliyor musun? Birkaç gündür ulaşamıyorum da.”

     “Biz kızlar da çok bekledik ama görmedik. Son sınavı verdiği gün gördük en son.”

     “Peki ona nasıl ulaşabilirim?”

     “Bilmiyorum. En yakın arkadaşı Görkem var. Ona sorabilirsin. İstersen onun yanına getireyim seni. Olur mu?”

     “Olur! Hatta çok iyi olur.”

     Görkem’in yanına gidince beni getiren kız işi olduğunu söyleyerek gitmişti.

    “Merhaba Görkem. Ben Ayla.”

    “Biliyorum.”

     Bu dediğiyle içimde merak kol gezerken ilk önceliğim Tarık’tı. Derin bir iç çektim.

Venüs'ün Afrazesi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin