Israrla çalan telefonu cebimden çıkarıp Jungkook'un gittiğinde emin olduktan sonra açmıştım. Yatakta doğrulduktan sonra sert bir üslubla telefonu açmıştım.
"Beni defalarca aramayı bırak artık!" dediğimde gülmüştü Namju.
"O zaman ben de Jungkook'un davası ile ilgili gelişmeyi-" lafını bölerek "Ne oldu dava ile ilgili?" endişeyle sorarken sinsice güldüğünü hissedebiliyordum.
"Deliller tam, onu kurtarırım. Ama bir şartım var." dediğinde yutkunmuştum. "Sana dönmem gibi bir saçmalıksa.." dediğimde birden çıkışarak "Hayır hayır, hayır Yunseo. Yüz yüze görüşünce söylerim. " dediğinde telefonu kapatmıştı. Birden içeri Jungkook girmişti.
"Hadi gelmiyor musun?" dediğinde zorla gülümseyerek yataktan çıkmıştım. Yemekhaneye doğru yürürken bana dönerek "Ben duş alıp geri ineceğim,istersen sen ye bir şeyler." dediğinde sadece başımı sallayıp yürümeye devam edecekken kolumdan tutup yüzünü ciddileştirmişti.
"Bir şey mi oldu?" dediğinde gülümseyerek hayır anlamında başımı sallamıştım. İçsel çatışmamı yüzüme yansıtmamı engelleyemiyordum. Jimin topallayarak ortama girdiğinde hemşirelerden biri "N'oldu ayağına?" deyince gülerek "Overlock makinası ayağıma geldi!" dediğinde belli etmeden gülmüştüm. Onca dayak yemesine rağmen hala şaka yapabilmesi ilginçti. Dr. Hoseok adını seslenerek odasına çağırmıştı. Jimin'in adını da varlığını da bu koridorda son görüşüm gibi hissediyordum.
Onca zaman birlikte yaşanan birlikteliğimiz adına gülümsemiştim ona. Gözümün önüne inen bir el onu görmeme engel olduğunda beni kendine çevitmişti.
"Neye bakıyordun?" dediğinde ondan uzaklaşarak konuşmayı deneyeceğim sırada gitmeme izin vermemişti. "Kim neye bakıyordu?" dediğimde histerik şekilde "Salağa yatarken için geçip uyuyacaksın diye korkuyorum." dediğinde ben de gülmüştüm. Arkamı göstererek
"Abisi kızıyordu ona baktım." dediğimde Jin gelerek Jungkook'un omzunu patpatladıktan sonra
"Gülümsüyordu,ben gördüm." dediğinde karnına vurmuştum. Yaygara koparmaya müsait bir yapısı vardı. Jungkook elini omzuma atınca masalardan birine doğru yürümeye başlamıştık.
"Canlı yayın açmaya başladığına göre devamı gelecek mi?" dediğinde başımı kaldırıp ona bakmıştım. "Birileri çok sinirleniyor,bilemiyorum." dememle sol tarafımızda kalan masa sesli duymamızı ister gibi sesli konuşmaya başlamıştı. İki erkek üç kızın oturduğu masadan erkeklerden biri karşımıza dikilince Jungkook yanağını ısırarak ellerini cebine sokmuştu. Kolundan tutup oradan uzaklaşmak istediğimde Jungkook buna izin vermemişti.
"Derdin ne Seok-ju?" derken ağzının içinde konuştuğunu duyabiliyordum. "Derdim yok Kook! Sadece yanındaki güzelliğe en sevdiği şiiri soracaktım.." dediğinde histerik gülerek yakasından tutmuştu.
"En sevdiği şiir İstanbul'u Dinliyorum, Orhan Veli K*ncık!" derken arkaya doğru itip sendelemesini sağlamıştı.
"Bir satır okur musun?" dediğinde "Bonobonayah.." diyerek üzerine doğru yürüdüğünde
"Yunseo ile hiçbiriniz muhattap olmayacak anladı mı?!" bağırmıştı. Kızlardan biri elinde tepsisiyle kalkarak
"Hadi ama Jungkook! Sevdiği kızı nehirde boğan birinden bahsediyoruz..(bana dönmüştü) Daha dün herkesin içinde buradan biriyle yatarım haberin olmaz dedi? Sevgilisi öldüğünde ikisi de çıplaktı Yunseo! Tüm her şeyi görmezden mi geliyorsun?" dediğinde gözlerim dolmuştu. Dün gece gözümün önüne geliyordu. Neden Jungkookla her yakınlaştığımızda bu kadar sorun da peşinden geliyordu? Geri adım attığımda Jungkook gözlerimin içine bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴛʜᴇ ʜᴏSᴘɪᴛᴀʟ || ᴊᴊᴋ✔
FanfictionKöprücük kemiğini öpüp uzaklaşırken aramızdaki mesafeyi kapatıp "Şu işin adını koyalım. " dediğinde beni kendine çekmişti. Bir kaç kelime döküldü dudaklarımdan, öpüşüyle kapandı yaram. Köprücük kemiğinde uyuttu beni, kollarıyla ruhumu saran adam. ...