Jungkook'un ellerini cebinden çıkarıp arkasını dönüp odasına dönmesini sakinlikle karşılamıştım. Elma çöplerini alıp tek tek onun balkonuna atarken de sakin kalmaya devam ediyordum. Odama döndüğümde banyoda ellerimi yıkadıktan sonra masadaki geri kalan buz kalıplarını alnıma koyup koridora çıkmıştı. Büyük dikey açılabilir camların karşısındaki tekli koltuklarda oturmuş dışarı bakıyordu. Hızla yanına gidip ona kızmak istediğim sırada kulağına telefonu götürmesiyle durmuştum.
"Abla, hiçbir şey hatırlamıyorum." dediğinde adımları o fark etmeden geri çekmeye başladığım sırada başımı sağa çevirmemle Jin'i görmem bir olmuştu. Kaş göz işaretiyle her ne kadar susmasını söylesem de "Yunseo!!" diye bağırdığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım. Birden Jungkook kualğındaki telefonla bana dönmüştü. Ben Jin'e bakarken onun ikimiz arasında göz gezdirdiğini hissedebiliyordum. Telefonu kapatmıştı. Jin omuzlarımdan tuttuğunda ağrıdığı için onu geri itmiştim. Jungkook birden ayaklanınca ona dönmüştüm. Parmağını uzatarak "Benim çevremdeki her şeyden uzaklaş sincap adam." dediğinde Jin gülmeye başlamıştı. "Sincap mı?" gülmeye başladığında ben odama girip kapıyı sertçe kapatmıştım. Kağı deliğinden -Jinle ne konuşacağını merak ettiğim için- onları izlemeye devam etmiştim.
Jin kapıma vurmaya başladığında Jungkook parmaklarıyla Jin'i omzundan çevirmişti. "Bu hastanede neden kalıyorsun?" dediğinde "Koronadan." deyip kapıya dönmüştü. Jungkook bu sefer omzundan tutup kapıya yaslamış olacak ki arka tarafta ben irkilmiştim. Elimle ağzımı kapatarak "Bu hastanede başka bir kızı rahatsız etme hakkın var mı?" dediğinde Jin gülmüştü. "O benim arkadaşım Jungkook. Senin gibi." dediğinde sessizlik olmuştu.
Jungkook'un derin nefes alıp verdikten sonra "Ne arkadaş olucam lan senin gibi rahat bir insanla?" dedikten sonra histerik gülmüştü. Jin konuşmaya başlayacak gibi olduğu an Jungkook'un ağzından "S*ktir g*it!" dediğini duyduğumda kapıyı açıp aralarına girmiştim. Jin birden Jungkook'u itip "Aaa don't speak bed maut!" diyerek işaret parmağını havada sallarken gülmemi tutamamıştım. Jin söylenmeye devam ediyordu . "Hafızan gitmiş ama o pabuç gibi dilin hala dışarıda!" derken Jin ile merdivenlere yöneldiğimizde Jungkook koridorda kalmıştı. Gülmekten basamakları inemiyordum. "Bed...maut mu?" diye kahkaha atarken Jin de gülmeye başlamıştı. Jungkook yanımızdan geçerken gülmeme takılmış gibi ters ters bakarak aşağı inmişti. Jin sessizce "Bence bu seni hatırlıyor ama beni hatırlamıyor." dediğinde omuz silkmiştim.
Merdivenin son basamağına geldiğimizde Jin başımı göstererek "Ne oldu orana?" dediğinde gülümseyerek "Bir elma vakası yaşandı da tekrar." dediğimde gülmüştü. Jungkook tek başına yemekhanede oturuyordu. Jin arka tarafa geçip buz almak için gittiği sırada Jungkook'un yanına durmuştum. Burnunu çekerek "Neden geldin?" dediğinde "Neden bu kadar asabi olduğunu merak ettim." demiştim. Cevap vermemişti. Onu konuşması için zorlamayacaktım. Jin'in geldiğini görünce ona doğru adım atmamla bileğimden tutması bir olmuştu. "Sevgilin mi?" dediğinde bileğimi kurtarıp Jin'e yürümüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴛʜᴇ ʜᴏSᴘɪᴛᴀʟ || ᴊᴊᴋ✔
FanficKöprücük kemiğini öpüp uzaklaşırken aramızdaki mesafeyi kapatıp "Şu işin adını koyalım. " dediğinde beni kendine çekmişti. Bir kaç kelime döküldü dudaklarımdan, öpüşüyle kapandı yaram. Köprücük kemiğinde uyuttu beni, kollarıyla ruhumu saran adam. ...