Saate baktığımda ders çoktan bitmişti, Akel'e dışarı çıkacağımı söyleyip derslikten çıkmıştım. Fakültenin bahçesine çıkmadan önce kantine doğru yürüyüp bir kahve aldım ve ilerledim. O sırada hahverengi başörtülü bir öğrenci kitabını düşürmüş ama farketmemişti. Kitabı diğer elime alarak koşmaya başladım ama elimdeki kahve dökülünce durmak zorunda kalmış ve kahverengi başörtülü kızı gözden kaçırmıştım. Elimdeki kahve bardağını kenara bırakıp kitaba dikkatlice baktım. Bu Mehmet Rauf'un "EYLÜL" kitabıydı. Bu kitabı defalarca kez okumuştum, en sevdiğim eserlerden biriydi. Etrafıma tekrardan baktıktan sonra elimdeki kitapla dışarı çıktım ve bir banka oturup kitabın rastgele bir sayfasını açıp okumaya başladım. "Lâkin nasıl yaşıyorlar ya Rabbim Sevmeden, sevilmeden nasıl yaşanıyor?" Cümleyi bir kaç defa okuyup üstüne düşünmeye başlamıştım. Sayfaları çevirirken içinden kurumuş kahverengi bir sonbahar yaprağı çıkmıştı. Kurumuş kahverengi yaprağı biraz inceleyip tekrardan aynı yerine koyup kitabın kapağını kapattım. Acaba o kahverengi başörtülü kız bu kitabı okuduğunda neler hissetmiş ve düşünmüştü? Bunları sormam için önce onu bulmam gerekiyordu ama nasıl? Üniversitenin binasında gözlerimi gezdirip gülümseyerek başımı sağa sola salladım. Sanırım bu biraz zor olacaktı. . .