Daha yemeğini yiyemeyen ev sahipleri de misafirlerde şok içindelerdi.
Hyunjin'den
Herkes birbirine bakıyordu. Ailelerimiz en sonunda şoktan çıkıp, "Çocuklar hepiniz kollarınızı bir kıvırın bakalım neler oluyor..."
Biz neyse de karşı taraf neden kıvırmalı ki diye düşünsem de irdelemedim. Dediklerine hepimiz uyduk...O andan sonrası karmaşa, 8 kişinin de ışıldayan sembolleri...
Herkes şok içindeydi.
Birbirimize şaşkınca bakıyorduk, ne olduğunu anlamakta güçlük çeker gibiydik. En sonunda yine aile büyükleri sayesinde bu şaşkınlıktan çıktık. Sessizce yemeğe devam edip sonra odaya çıkıp konuşmamız gerektiğini söylediler.
Yemek yiyorduk ama herkesin zorla yediği belliydi. Yemek bitti kalkıp benim odama geçtik. Yavaşça herkes odaya geçti, birbirimize öylece bakarken boğazımı temizledim. "İsimlerimizi bile bilmiyoruz önce bir tanışsak mı acaba?" diye sordum.
Başları ile onayladılar, en önce en büyükleri diye tahmin ettiğim siyah saçlı, geniş omuzlu çocuk "Chan" dedi. Kafamızla onayladık. Minho Hyung "Minho" dedi sakince.
Sonra Changbin Hyung adını söyledi. Bu sefer ben adımı söyledim. Benden sonra sincaba benzeyen dolgun yanaklı çocuk "Jisung" dedi. Daha sonra sarı saçlı, zayıf, orta boylu çocuk "Felix" dedi.
Sıra Seungmin'e gelmişti yavaşca kısık sesle "Seungmin" dedi. Bu sesi beni biraz üzdü neden böyle üzgün gibiydi ki. Sonra kardeşim Jeongin herkese nazaran daha neşeli bir sesle "Ben Jeongin, burda 2001'den sonra doğan var mı? Nolur olsun maknea olmaktan bıktım." onun bu sözüne herkesle birlikte güldük.
Herkes kafasını hayır anlamında iki yana sallayınca yüzünü düşürdü. "Yine mi ya yine mi? Bıktım ben maknea olmaktan, suçum neydi benim ha!" kahkaha atıyorduk artık. Ortamı yumuşatsa da Jeongin ciddiydi maknea olmayı sevmiyordu. Ama yapacak bir şey yok maalesef.
Chan konuşmaya girdi "Aslında yaşlarımızı falan sonra konuşalım herkesin ruh eşi burda madem, kim kimin ruh eşi onu bulmalıyız. Ne dersiniz?" diyince haklı olduğuna dair mırıltılar oluştu.
Ama nasıl bulacaktık, neyse 4 kişi bulunur elbet. "Şimdi odadan birimiz dışında hepimiz çıkalım zaten odadan uzaklaşınca ruh eşinden uzak olduğu için sembolü parlamayı durduracak. O zaman ilk kim kalmak istiyor?" konuşan Chan'dı. Dediği çok mantıklıydı.
Minho Hyung öğrenmek istiyordu, o yüzden elini kaldırdı. Biz odadan çıktık herkes bileğine bakmaya başladı. O an Jisung yani sincaba benzeyen çocuk konuştu. "Benim sembolüm söndü!" heyecanlıydı sonuçta ruh eşini bulmuştu, eğer anlaşırlarsa evleneceklerdi bile.
Koşarak odaya girdi, Minho Hyung ile odadan birlikte çıktılar. Minho Hyung onu odasına götürdü. Konuşup bir şeyler olup olmayacağına bakacaklardı elbette.
.
.
.Daha sonra Chan denemek istedi. O odaya gider gitmez Jeongin'in sembolü parlamayı bırakmıştı. Hepimiz şaşkındık. Ama sanırım Jeongin buna sevinmiş görünüyordu. Hızlıca içeri gitti. Minik kardeşim büyüyordu sanırım.
.
.
.Changbin Hyung ile bakışıyordum onun gitmesini istiyordum. O gidince bu sefer korku ile Seungmin ile Felix arasında gözümü gezdirdim.
Ruh eşimin Seungmin olmasını isterdim. Felix hızlıca "Benim sembolüm söndü siz iki prenste ruh eşi olduğunuza göre bende ruh eşimin yanına gideyim bari!"
Diyerek yanımızdan koşarak uzaklaştı. Sevinmiştim çünkü gerçekten Seungmin'i sevmiştim iki günde ve ruh eşim olması beni mutlu etmişti.
Hayatım buraya kadarmış iyi günler
Bu bölüm aşırı saçma ama yazdım nedense🤷🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serendipity - Little Star 🌟
FanficSerendipity; Hoş, tesadüf, beklenmedik anda gelen mutluluk verici kaza. Omega nasıl olduğunu bilmeden kendini bir sevginin içinde bulmuştu... "Eminimki sende ruh eşinde birbirinizi çok seveceksiniz Seungmin. Sakın kendini sevilmeyecek biri gibi görm...