Ona Bir Şey Olmasın Lütfen

455 43 6
                                    

Minho'dan
Sadece alışveriş merkezinde Suho ile bir an marketten su almak için Jisung'un yanından ayrılmıştım. SADECE KISACIK İKİ DAKİKADA...

Korumalar uzak mesafelerde hala bizi izliyorken nasıl kaybolmuştu, nereye gitmişti?

Resmen dağılmıştım, o bir yere gitmezdi ki başına bir şey gelmiş olmalıydı. Hiç istemediğim ihtimaldi ama en olasılıklı ihtimalde buydu.

Suho şuan Felix'in kucağındayken ben kriz geçirir gibi sayıklayıp duruyordum. Sinirlerim bozulmuş tek yaptığım şey bağırmaktı.

Oğlumun huysuzlanıp ağladığını duyduğumda Felix onu sakinleştirememişti. Şuan Jisung olmalı ve oğlumuzu ikimiz tutmalıydık.

Oğlumun yanına gidip onu kucağıma aldım. Jisung yok diye oğlumuzu da mahvetmek istemiyordum. Onu sakinleştirdiğimde omzumda uyumuştu. Çaresizce bir haber bekliyorduk hepimiz.

Bu süreçte Chan Hyungu aramıştık ama uzakta olduğu için çok bir şey yapamıyordu. Ailelerimiz direk ülkede arama emri çıkarmışlardı. Birkaç saat önce huzurlu anlar geçirdiğim eşim şuan nerede bilmiyordum bile...

Jisung'dan
Minho ve Suho bir şeyler almak için markete girdiklerinde köşedeki oturaklara ilerleyip oturdum. Biraz zaman geçmişti ki yanıma biri oturdu.

Oturan kişi düğünde gördüğüm çalışan omegalardan biriydi. Bana hiç iyi bakmadığını hissettiğim omegaydı bu...

Benimle sohbet etmeye başladığında yanıldığımı düşünmüştüm. İyi birine benziyordu ta ki birden kolumu tutup bir iğne yapana kadar. Korumaların görmediği noktaya oturduğum için kendime küfür etmiştim.
.
.
.

Gözlerimi açtığımda karanlık bir yerde, soğuk betonda uzanıyordum. "Gözlerini açtı!" tıslarcasına bir ses işittim.

Karanlıkta kim olduğunu seçemiyordum. Acaba şuan herkes ne haldeydi. Oğlum, Minho, ailem ve canımdan öte ikinci ailem...

Ne halde olduklarını düşünüp kendi aptallığıma kızdım. Şuan Minho'nun kolları arasında uyumam gereken andı oysaki.

"Demek küçük sürtük uyanmış! Ah gerçi sen büyük sürtüksün, küçük sürtük şuan Avustralya'da değil mi?!"

Neden bahsettiğini tam anlamasam da o iğrenç kelimeyi Jeongin için sarf ettiğini anlamıştım.

"Hadi ama sessiz kalman hiç hoş değil! Eğlenceli bile değil böyle. Sen sormadın ama ben seni neden kaçırdığımızı anlatayım bence.

Hani şu çok sevdiğin Minho var ya! O işte benim olacaktı yok o simge saçmalığı falan. Onun arkasına sığınıp beni reddetti, şimdi benden kat kat aşağıda çirkin seni sırf soylusun diye kabul etti.

Tiksinç bir yaratık ile nasıl evlendi cidden anlamıyorum. Ben burda onu hazır beklerken birde!

"Keza diğer sürtüğü de Chan nasıl tercih etti anlayamadım. O tilki gibi şeyden kat kat daha çekiciyim ben. Keşke o da şuan aramızda olsaydı.

Neyse onun o delikten çıkıp bu topraklara geri gelmesini bekleyeğim artık."

Jeongin hakkında konuşan kişinin sesi daha kalındı, cidden iğrenç iki yaratık ile baş başaydım. Özgüvenim onun dedikleri yüzünden yere çakılmıştı.

Çirkin bir yaratık...

Ne kadar iğrenç bir sözdü tam ona yakışır bir hareketti doğrusu.

Bana bir şey yapmadan dışarı çıktıklarında yerimde doğrulmaya çalıştım. Ellerim sıkı sıkı bağlıydı, ayak bileklerimde çok sıkı bir şekilde bağlıydı.

Serendipity - Little Star 🌟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin