#11

661 86 50
                                    

Açıkçası bazen kurguyu gözden geçirirken duyguları yansıtamıyormuşum gibi geliyor. Sanki kafamdaki o ortamı buraya dökmeyi becerememişim gibi hissediyorum. Büyük ihtimalle yazdıkça düzene girecektir. Bu yüzden bir acemiliğime verin lütfen. 

                     ~İyi okumalar

" Eğer istersen görüşmenizi sağlayabilirim  biliyorsun, değil mi?" 

Yoongi el arabasındaki son çuvalı da indirirken bir taraftan da görevlilere çaktırmadan Hoseok'la konuşmaya çalışıyordu. 

"Bunu gerçekten yapabilir misin? Başını belaya sokmaz değil mi?"

Elindeki ağır çuvalı diğerlerinin yanına kadar sürüyerek taşıyor, bazen de arkasına dönerek gardiyanlar tarafından dinlenip dinlenmediklerini kontrol ediyordu. Sevgilisi üç gündür revirdeydi ve nasıl olduğu hakkında  hiç birşey bildiği yoktu. Kendini tüm gün onu düşünmekten alamıyordu. Olayın olduğu gün yukarı kattan alt katta ortalığın karıştığını, içten içe de nedeninin Tae olduğunu biliyordu ama konuşanlar arasında duyduğu 'kanlar içinde yere yığıldı diyorlar'  'korkunçtu' ' yaşıyor mu acaba?' gibi cümleler  yüzünden korkmuş, kendini bahsedilen kişinin Tae olmadığına inandırmıştı. Ama sabah Jimin ve Yoongi'yi kantinde, her zaman oturdukları yerde sadece iki kişi gördüğünde artık inkar etmenin bir anlamı olmadığını anlamış, kendini kandırmayı bırakmıştı.

" Ne zaman bu yüzden başımın belaya girdiğini gördün Hoseok? Gelen tüm çuvalların boşaltılması bittikten sonra Namjoon'a ulaşırım ben." 

Boşalmış arabayı geriye doğru itelemiş, yaşlı mahkumun diğer arabayı getirmesi için yer açmıştı.  Gelen çuval dolusu arabayı da boşaltmaya başlarken bir taraftan da sağında, onun gibi çuvalları boşaltmakla meşgul olan Jimin'e dönmüştü. 

" Benimle müdürün yanına gelmek ister misin?"

Yoongi'nin sorusuyla Jimin elindeki sonuncuyu diğerlerinin yanına bırakmış, ellerini beline koyarak kısa bir süre soluklanmıştı.

Bu sırada Jimin'in arkasındaki zayıf cüsseli mahkum elindeki çuvalı hırsla yere bırakmış, sinirle elinde olmadan bağırmıştı

" Elini beline koymuş ne duruyorsun öyle?! Gökten düşmedin, haraket!"

Üçlü duyduğu itirazla sesin geldiği tarafa dönmüş, mahkumun sinirle bakan gözleriyle karşılaşmışlardı. Daha sonra zayıf genç hırsla arkasını dönmüş, ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak sonraki çuvalın ağız kısmından yakalamıştı. Sonunda Jimin bakışlarını ondan çekmeyi başarmış, gözlerini devirerek Yoongi ve Hoseok'a dönmüştü.

" Tanrım! Şu herifin derdi ne? Gardiyanlardan daha fazla gıcık oluyor durmamıza, manyak herif."

" O çalışırken durmamız zoruna gidiyordur herhalde." 

Hoseok'un dalga geçermişcesine söylediği şeyle Jimin daha da kendinde çıkmış, sinirle elini iki yanına açarak söylenmeye başlamıştı.

" Ne zorun gitmesi ya? Sanki biz burada götümüzü devirip yatıyormuş gibi. Artık kaçıncı arabayı boşalttığımı bile  bilmiyorum, ellerim kabar oldu!"

Gencin  bu hareketi, kendisini dikkatlice dinleyen ikilinin güldürmüş, fakat karşılarındaki gardiyanın sinirle elindeki sopayı demir direğe vurmasıyla son bulmuştu.

" Onu bırak da soruma cevap ver. Gelecek misin benimle?" 

" Evet, şu ruh hastalarından uzaklaşmaya ihtiyacım var. Kısa bir süreliğine de olsa."

Alcatraz -《yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin