Özel bölüm

169 16 15
                                    

Küçük şeylere koca anlamlar yüklemeyi seviyorum kendi çapımda. Bu hikayenin 20K olması da bunlardan biri. Ben gittiğimde benden ve aklımdan, kalbimden bir kaç cümlenin hala birileri tarafından görülmesi ihtimali çok hoşuma gidiyor. Yani, tek bir kişinin küçücük, yarım yamalak hikayemize ortak olması beni mutlu etmişken, 20k olması daha fazla mutluluk demek.

İyi okumalar dilerim son kez.

Zeminde ıslak ayaklarının çıkardığı seslerle kendisinden önce ulaşmıştı varlığı Yoongi'nin kulağına. Ocağın önünde, üzerindeki düz siyah kollu ve eşofman takımla duran, tavayı kapağından tutarak hızlı hızlı çeviren sevgilisine vardığında usulca ellerini onun kolları altından geçirmiş, kafasını sarıldığı bedenin omzuna bırakmıştı.

"Çok güzel kokuyorsun." Yanına yanaşır yanaşmaz duyduğu iltifatla kıkırdadı Jimin.

"Balık kokusundan kokumu almıyorsundur bile, uydurma!" Yoongi, sevgilisinin tatlı sitemine karşı tavayı sonunda bırakmış, onu konrol ediyormuş gibi arkasına dönüp oyuncu bir bakış atmışdı. Yaklaşıp Jimin'in verdiği ona göre en güzel karar olan sarıya boyanmış saçlarına burnunu daldırmış, bir öpücük kondurup derince içine çekmişti.

"Burada güzel ve lezzetli kokan tek şey var o da kesinlikle arkamdaki yemek değil." diyip kollarını ona sarmış, saçlarında soluklanan burnu daha aşağılara, öpücükleri boynuna taşacak kadar kaymıştı. O kendi iştahlı ve aşk dolu öpücükleriyle Jimin'in boynunu ve çenesini kutsadığında sevgilisinin kıkırtılarına ve kendi saçlarına dalan küçük ellerine kazanmıştş..

"Sırası değil, Yoongi. Uzun süredir bugünü bekliyorduk, neredeyse gelirler." Sonunda boynundaki kafası uzaklaştığında bir birlerine dolaşık olan kolları hala yerini koruyordu. Jimin "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

"Bilemiyorum, onları özlemeye alışmışım. Bu kadar zaman sonra görüşmek...Ne hissedeceğimi şaşırttı."

Sevgilisi anlayışla kafasını salladı. Kendi durumu da pek farklı sayılmazdı. Dört sene sonra sonunda eski arkadaşlarıyla, kendi yuvalarında buluşacaklardı ve bu ayrılık sürecinde hayat devam etmişti işte. En zor şekilde herkes kendi hayatıyla meşgüldü. Şimdiyse kader tekrar bir birlerini görebilecekleri kadar güzel gülmüştü yüzlerine. İletişimleri zaman zaman göz yaşlarıyla ıslanan, zaman zaman heyecanlı bir el titremesiyle yazılmış mektublar üzerinden devam etmişti ve artık buradaydılar. Koreye varmış olmalıydılar.

Jimin tam bunları düşünürken çalan kapı onu düşüncelerinden ayırmış, heyecanla gözlerini sevgilisinin gözlerine dikmişti yanından hızla, uçarmışcasına kapıya doğru ayrılıp atılmadan önce.

Ahşap kapının koluna sarılıp kim olduğunu sormadan açtığında ilk önce yere bırakılan bavulları gördü ve daha sonra bakışları yavaş yavaş yukarı çıtkı.

Taehyung görmeyeli çok fazla zayıfladıktan sonra yeni yeni orantısız kilolar alıyordu, toparlanması zaman alacaktı Jimin bunu biliyordu. Peşinden gelen ve hemen arkasında duran sevgilisi de öyle. Yoongi'nin de dikkatini geride bıraktıkları küçük çocuğun yüzündeki kısa sakallar ve onun hemen yanındaki Hoseok'un gözlerinde, onu büyütmüş olmanın getirdiği yorgunluk çekmişti. Bu ikili, aynı Jimin ve kendisi gibi çok fazla zorluk yaşamıştı, Alcatraz'tan çıktıktan sonra normal bir hayata devam etmek, halka 'öldüler' diye beyan edilen kaçaklar  olarak yeni kimliklerle yaşamaktan ziyade bir zorluktu bu. Sevgilisi de onunla aynı şeyleri düşünüyordu ki, Yoongi'nin yapamadığını yapıp akan göz yaşlarıyla Taehyung'a sarıldı. En küçüklerinin ve en geç kurtulanın o  olmasının hassasiyeti vardı üzerinde. Onlar derin iç çekişleriyle özlem giderdikleri sırad, Yoongi de kendisine bakan Hoseok'un dudaklarındaki bitkin gülümsemeye karşılık vermiş, kollarını onun için aralamıştı.

Alcatraz -《yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin